Sayfa 9 - ÇINAR



 ÇINAR

Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla;


1-  Yakın olan kıyamet zamanı, iyice yaklaştı.

2-  Ufuk açıldı, alametleri belirdi ve sonra ortaya çıktı.

3-  Yer yarıldı ve arzdan bir dabbe çıktı.

4-  Dabbe ancak bitki türlerinden olan bir canlı.

5-  Kutsal ruhun ayrılmaz bir parçası

6-  O, Resul’ün bedenine girdi ve onunla birleşti. Sonra gören bir göz, tutan bir el ve işiten bir kulaktı

7-  O güzel bir şahitti, sonra bir baktı, inceledi, dinledi ve dile gelip söyledi “Tam olarak iman etmiyorlar” dedi

8-  Resul “Nasıl?” dedi ve O öğretti, insan’a bilmediklerini ve kalemle yazmayı öğretti.

9-  Dedi ki “Noksanlıktan münezzeh olan ALLAH, tek bir İlah’tır. Ortak koştuklarından uzak’tır, yüce’dir”

10-                   Resul dedi “İşittim ve itaat ettim. Ben teslim olanların ilkiyim. Sonunda dönüşler, elbette ki alemlerin Rabbinedir. Kuşkusuz alemlerin Rabbi, noksanlıktan münezzehtir.”

11-                   Kalp gördüğünü, kulak işittiğini ve el’de hissettiğini yalanlamadı. Ruh, bedene aşılandı.

12-                   Ey İnsanlar! Size vakti yaklaşan gün, bildirildi. İnsanlar uyarıldı ve iman edenler müjdelendi.

13-                   Söz gerçekleşti ve uyarıcı gönderildi.

14-                   Size vaat edilen söz, hak ile yerine getirildi.

15-                   ALLAH vaadinden dönecek değildi, “Ol” dedi ve oda oluverdi.

16-                   ALLAH, sizin O’ndan istediğinizi gerçekleştirdi. “Bize de gönderilseydi” dememeniz için gönderdi. Şüphesiz O’nun da sizden istediği inanmanız ve iman etmenizdi.

17-                   O, bir uyarıcı göndermeden zalimce azap edecek değildi.

18-                   O, her türlü zalimlikten uzak olduğunu, çok merhametli ve bağışlayıcı olduğunu apaçık bildirdi.

19-                   Ey İnsanlar! O’nun size vaat ettiği ne varsa hepsi gerçektir. Hiçbir vaadinden dönecek değildir ve ne vaat ediyorsa mutlaka gerçekleşecektir.

20-                   O gün gelip çatmadan önce sizden istediğini yerine getirin. Çünkü o gün gelince, sizden bir şey istenmeyecektir.

21-                   Kıyametin şiddetinden gebe kadınlar karnındakini düşürecektir. Çünkü belirlenen o gün gelmiş ve imtihan sona ermiştir.

22-                   Seçip ayırma bitmiş ve yerleştirme zamanı gelmiştir.

23-                   İşte o gün, kim ne kazandıysa karşılığı eksiksiz olarak hak ile verilecektir.

24-                   Salihler, Salih olanlarla beraber ve zalimler de zalim olanlarla beraber diriltilecektir.

25-                   Salih olanlar Cennet de ve zalim olanlar da Cehennem’de diriltilecektir.

26-                   Şefaat, bütünüyle ALLAH’a aittir. Dilediğini Salihlerle beraber ve dilediğini de zalimlerle beraber diriltir.

27-                   And olsun ki ALLAH’a karşı edindiğiniz şefaatçileriniz de, O’nun tarafından iki zümreden biriyle beraber diriltilmeyi beklemektedir.

28-                   Bir takım şefaatçiler vardır ki onlar, Nebiler, Resuller ve Meleklerdir. Onların şefaati ise ancak yaşarlarken görüp bildikleri ve tanıdıkları kişilere ALLAH’tan bağışlanma dilemesiyledir.

29-                   ALLAH, onların bu duasını dilerse kabul eder ve dilediğini bağışlar, dilemezse kabul etmez ve dilediğini rahmetinden uzak kılar. O halde şefaat, bütünüyle ALLAH’a aittir.

30-                   Kim’de şefaati, ALLAH’tan değil de şefaatçilerden beklemişse, o kişi apaçık bir ziyan içindedir.

31-                   ALLAH’tan daha merhametli kimdir? O, merhametlilerin en merhametlisidir.    

32-                   ALLAH'tan başka şefaatçi edinen kimsenin durumu, gövdesi sağlam dev bir çınar ağacında çürük bir dal'a tutunmuş kimsenin durumu gibidir. Öyle ki o kimse, çürük dal'a biraz ağırlığını verince, tepesi üstü yere çakılıverir. İşte ALLAH'tan başkasından şefaat bekleyen kimsenin durumu da tıpkı bunun gibidir. Gövdesi sağlam dev bir çınar ile çürük bir dal’ın durumu birbirine denk değildir.

33-                   Günahları sadece ALLAH bağışlayabilir. O, çok merhametlidir.

34-                   O, rahmet hazinelerinin sahibidir. O’nun merhameti inanan kulları üzerine çok geniştir.

35-                   Çıkmakta olan can köprücük kemiklerine dayandığı zaman, kişinin defterinin sağından mı yoksa solundan mı verileceği apaçık bellidir.

36-                   İşte o zaman, defteri solundan verilene Cehennem’e atılacağı bildirilir ve defteri sağından verilene ise Cennet’e gireceği müjdelenir.

37-                   Doğrusu Rabbin, hesabı çabuk görendir.

38-                   O gün, sevinç ve mutluluk içinde olanlar, kuşkusuz ki defterleri sağ taraflarından verilmiş olan kimselerdir.

39-                   Defterleri sağ tarafından verilmiş olanlar, çok bağışlayan ALLAH'ın, onların hiç ummadıkları günahlarını bile örtüp bağışladığını ve O’nun gerçekten de çok bağışlayan, rahmeti çok geniş olan olduğunu göreceklerdir.

40-                   Ne mutlu defterleri sağ tarafından verilmiş olan kimselere! Onlar, Cennetliklerdir.

41-                   O gün, hüsran ve korku içinde olanlar, kuşkusuz ki defterleri sol taraflarından verilmiş olan kimselerdir.

42-                   Defterleri sol taraflarından verilmiş olanlar, her şeyden haberdar olan ALLAH’ın, onların hiç ummadıkları günahlarını bile sayıp ortaya çıkardığını ve gizli saklı demeden bütün günahlarının apaçık önlerine getirildiğini göreceklerdir.

43-                   Vay haline o defterleri sol tarafından verilmiş olan kimselere! Onlar, Cehennemliktir.

44-                   Bir takım kimseler vardır ki ağızları inandığını söylediği halde kalpleri ağızlarının söylediğini yalanlayan kimselerdir. İşte onların ağızları mühürlenir ve yaptıklarını elleri anlatacak ayakları ise şahitlik edecektir. Elleriyle yaptıkları da ellerinin yaptıklarına ayaklarının şahitlik etmesi de sol taraflarından verilen kitabın içindedir.

45-                   Bir takım kimseler de vardır ki kendileri için tartılar kurulmayacak, suçları sorulmayacak ve doğrudan cehennem’de diriltileceklerdir.

46-                   İnananlar, sadece kendilerini yaratan, yeniden diriltecek olan ALLAH’a güvenenler ve yalnız O’na kulluk edenlerdir.

47-                   O ALLAH ki her şeye gerçek ile kadir’dir. Dünya'yı kendi etrafında döndüren, kendi etrafında döndürürken Güneş’in de etrafında döndüren, Ayı, hem Dünya'nın hem de Güneş’in etrafında döndürürken, Güneşi de kendi ekseni etrafında döndürendir.

48-                   Kim, ALLAH ile arasına bir aracı koyarak yakınlaşacağını zannediyorsa, bu, ancak kendisini O’ndan uzaklaştıracaktır. O’na karşı aracı edinmek ancak ortak edinmek anlamına gelir.

49-                   O, size şah damarınızdan bile daha yakın olduğunu bildirmişken, sizin O’na karşı aracılar edinerek kulluk etmeniz olacak iş değildir.

50-                   Aracılardan veya diğer ortak koştuklarınızdan, sizi yaratacak ve sonrada yeniden diriltecek kimdir?

51-                   ALLAH yaratır, yaratmayı devam ettirir, öldürür ve yeniden diriltir. O’na ortak koştuklarınızda ALLAH tarafından yeniden diriltilmeyi bekleyenlerdendir.

52-                   O’na ortak koştuklarınıza bir bakın, aralarında dua ettiğinizde sizi işitip duanıza icabet edebilecek hangisidir? ALLAH sizi işitir, bilir ve duanıza icabet edicidir. O, ölmeyendir, daima diri’dir.

53-                    ALLAH’ın elçilerini birbirinden ayırmayın ve birini diğerinden kayırmayın! Bu, onların tümüne inanmış olmanızın bir gerekliliğidir.

54-                   Eğer nefsiniz sizi kötü bir işe sürükleyip günaha sokacak olursa, yaptığınız günaha bir kılıf uydurmaktan çekinin, büyüklük göstermeyin ve Rabbinizden samimiyet ile bağışlanma dileyin! ALLAH’tan bağışlanma dilemenizin ilk şartı, işlediğiniz günahın kötü bir iş olduğunu kabullenmektir, itiraf etmektir.

55-                   Kim, “Nasıl olsa ALLAH affeder” diyerek günah işlemişse, o mutlaka şeytan’ın adımlarını takip etmiştir. Sizi ALLAH’ın merhametine güvendirerek günah’a sürükleyen şeytan’dan başkası değildir.

56-                   ALLAH’ın rahmetine güvenerek günah işlemediğiniz gibi, O’nun rahmetinden de ümidinizi kesmeyin! O’nun rahmetinden azgınlardan başkası ümidini kesmemiştir.

57-                   Güzel ve temiz olanlar size helal’dir. Güzel ve temiz olanlar, Dünya’da da Ahirette de müminlerindir.

58-                   Dilediğiniz gibi yiyin için ancak israf etmeyin, çünkü ALLAH israf edenleri sevmez! Yeme içme de size belirlenen sınır, israf etmemenizdir.

59-                   Yiyip içtiğiniz nimetlere şükredin ve çalışıp kazandığınızdan yoksulun payını verin! Ne verirseniz verin, verdiğiniz, ALLAH’a ulaşmaz ve O’nun verdiğinize bir ihtiyacı da yoktur, Gani’dir. Ancak O’na ulaşan takvanızdır. ALLAH’ın nimetlerine şükretmeyen ise O’na ancak şükürsüz davranarak nankörlük etmiştir.

60-                   Ne kadar bilmiş olursanız olun ancak kendinizi yeterli görmeyin! Kuşkusuz kendini yeterli gören azar ve bir bilenin üzerinde bir bilen mutlaka vardır. Her şeyi bilen ise Ulu Bilge olan ALLAH’tır, Müstağnidir.

61-                   Haramlardan kaçının ve ALLAH’tan sakının! Gözlerini haramdan çevir demek, harama el uzatma demektir.

62-                   O, şüphesiz örtünmeyi bildirmiştir. Ancak size ne oluyor da insanların giyimlerine ve dış görünüşlerine bakarak “ALLAH bunlara bir iyilik indirmemiştir” diyerek onları dışlıyor ve hor görüp hakir bakma hakkını kendinizde buluyorsunuz? Yoksa size bunu ALLAH’mı emretti yahut O’nun katından olan açık bir deliliniz mi var? İnsanlar arasında nice örtünmeyenler vardır ki nice örtünmüş olandan, ALLAH’a olan takva’da öne geçmiştir. 

63-                   Ey İnananlar! Size bir misal verildi, şimdi ona kulak verin ve eğer bilenlerdenseniz söyleyin! Bilgisizce Rabbine ortak koşan, her türlü kötü işler de yarışan, iyilik yapmayan, engel olan, günahlardan sakınmayan, sakınmaya yanaşmayan, zina yapan, zikirden uzak yaşayan ve namazı da kılmayan ancak sadece örtünmüş olan mı daha hayırlıdır? Yoksa Rabbine her türlü ortak koşmaktan sakınmış olan, her türlü iyi işler de yarışan, iyilik yapan, vesile olan, günahlardan sakınan, sakınmaya çalışan, zina yapmayan, zikir ile yaşayan ve namaz kılan ancak sadece örtünmemiş olan mı daha hayırlıdır?  Bu ikisinden hangisi ALLAH’a olan takva da diğerinden daha öndedir? İşte böyledir, ALLAH bilir, siz bilmezsiniz!

64-                   ALLAH’ın bağışlamayacağı tek günah, ortak koşulmasından başkası değildir. O’nun rahmet hazineleri yanınızda olsaydı, bitecek korkusuyla cimrilik ederdiniz. Ancak alemlerin Rabbi cömerttir, rahmeti geniştir ve bitip tükenmeyendir.

65-                   Din’de zorlama yoktur. O halde kim bir kadını istemediği halde örtünmeye zorluyorsa bilsin ki ancak zorbalıktır, zalimliktir. Örtünen ancak kendisi için örtünmüştür. Kuşkusuz her birine seçenek verilmiş ve bir tanesini seçmeleri istenmiştir. Kimse bir başkasının günah yükünden sorumlu değildir. ALLAH zalimleri sevmez ve her türlü zalimlikten, zorbalıktan münezzehtir.

66-                   Eğer bu konuda bir rahatsızlık duyar yahut sıkıntı çekerseniz, inanan erkekler inanan kadınlar ile evlenmeden önce bu konuyu göz önünde bulundurmaları gerekir.

67-                   İnanan erkek ancak inanan bir kadınla, ortak koşan erkek de ancak ortak koşan bir kadın ile evlenir.

68-                   İnanan bir erkeğin, ortak koşan bir kadınla evlenmesi kendisine helal değildir.

69-                   İnanan erkeğin ve inanan kadın’ın, eş adaylarını seçerlerken ALLAH’ın tarif ettiği inanmış ve salih kişilerden seçmeleri kendileri için en hayırlı olanıdır. İki inanmış olan Salih insan’ın bir araya gelip evlendiği evlilikler, sevgi, saygı, güven, hoşgörü ve nezaket çerçevesi içerisinde sürüp gidecek olan en güzel evliliklerdir. O, ne güzel evliliktir.

70-         Salih kadın ile Salih olmayan kadın bir değildir. Hiç iyi ile kötü bir olur mu? Kadınlardan niceleri vardır ki, onlar kötülerdendir. Erkeğine karşı isyankar ve itaatsizlerdir. İtaat demek, sadakat demektir. İtaat, bağlılıktır. Onların itaatsiz davranmaları saygısızlığı getirir ve itaatsizlikle gelen saygısızlık bir süre sonra yerini aldatma ile gelen zinaya dönüştürecektir. Erkeği Salihlerden olduğu halde, itaat etmeyen, onu umursamayan, söylediklerini değersiz gören ve saygısızlık gösteren bir kadından ne yapması beklenir? İşte kadınlara vurma hakkındaki fetva da böyle kadınlar içindir.           

71-                  Onlara vurmak ilk çare olarak değil, son çare olarak verilmiştir. Önce güzellikle öğüt vermeniz, öğüt ile uslanmadıkları takdir de yatakta yalnız bırakmanız şayet yine uslanmazlar ise vurmanız bildirilmiştir. Bunlar, ALLAH’ın belirlediği sınırlardır. Ne öğüt vermeden önce sınırı aşıp yatakta yalnız bırakmanız nede yatakta yalnız bırakmadan önce onlara vurmanız size helal değildir. Durumlarını düzelttikleri takdir de artık onlara karşı bir yol aramanız da size helal değildir. Kim de ALLAH’ın belirlediği sınırları aşacak olursa, o günaha girmiş ve kendisine yazık etmiştir.

72-              ALLAH’ın emrettiği şekilde yapmak, sizi büyük ölçüde başarıya ulaştıracak olan en güzel yol ve en güzel emirdir. O, önce iyilik, güzellik ve merhamet yolunu seçmenizi istemiştir. O, çok merhametlidir. O’nun dini zulüm ve zorbalık değil, şefkat ve merhamet dinidir.     

73-     Adem’de insandır, Havva’da insandır. Kim, bir kadını veya erkeği bir can karşılığı yahut yeryüzünde bozgunluk çıkartma dışında öldürmüşse, şüphesiz o kişi bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Kim de yaşatırsa, bütün insanlığı yaşatmış gibidir.

74-     Vereceğiniz zaman zekatın ölçüsü, ihtiyaçtan fazlasını sarf etmektir. Biriktirmek haram değildir ancak doğru olan biriktirdiğinizden ALLAH yolunda infak etmenizdir. Kim ne vermişse ancak kendisi için vermiştir.

75-     ALLAH, sizleri bu Dünya'ya imtihan etmek için gönderen ve peşinizden de Nebi ile Resullerini gönderip doğru cevaplarını bildirendir. Umulur ki O’na şükredersiniz. O’na yaptığınız hiçbir şey gizli değildir. Yapılandan haberdar olmaya hakkıyla kadir’dir. O, her şeyi çok iyi bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder