Sayfa 20 - RAHİM

RAHİM

Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla;

1.    Övgü, çıkartıp yayan, tutup yakalayan, yeryüzü ile gökyüzünü karıştırıp harmanlayan ve sarıp sarmalayan, alemlerin Rabbi, tek bir İlah olan ALLAH'a dır.
2.    Haber verdikten sonra Ege’yi bir beşik gibi üst üste sallandıran, ALLAH’ın azameti, yüceler yücesidir. O, yerleri ve gökleri kudretiyle sıkıp çatlatandır.
3.    Bu, onlara bir uyarıdır. Belki düşünüp öğüt alırlar. Kuşkusuz bilgeler bilgesi olan ALLAH’ın, her işi geniş bir ilim üzerinedir. O, plan yapanların da en hayırlısıdır.
4.    Gaybın bilgisi, şüphesiz yalnız ALLAH’a aittir. O, dileyip seçtiği kullarına ancak kendi dilediği kadarını bildirir. Doğrusu ALLAH, azabıyla ansızın ve bilmedikleri yerden yakalayandır.
5.    Adem’in iki çocuğunun haberi sana ulaştı mı? Rabbin, onlara ekip biçebilecekleri geniş araziler, sığırlar ve koyunlar vermişti. Sonra da verdikleriyle sınamak için, birer kurban kesmelerini istemişti. O, birinin kurbanını kabul etti ve diğerininkini de kabul etmedi.
6.    Onlar, kendilerine bolca hayvan ve geniş araziler verilmiş olan kimselerdi.
7.     Kabul edilen, sahip olduğu hayvanların içinden en iyisini ve en semizini seçti.
8.    Kurbanı kabul edilmeyen diğeri ise, sahip olduğu onca hayvanın içinden en kötüsünü ve en cılızını seçti.
9.    ALLAH, iyi ve güzel olanı kabul etti, kötü ve pis olanı da kabul etmedi.
10.                      Kabul edilen, kötü olanı kendine, iyi olanı ALLAH’a nispet etti.
11.                      Kurbanı kabul edilmeyen, iyi olanı kendine, kötü olanı ALLAH’a nispet etti. O, her türlü fenalıktan, kötülükten ve pislikten münezzehtir.
12.                      Ağustosun sıcağında, Resul'ün yoluna, gölge yapması adına, bulutlar küme küme serildi.
13.                      O, bulutlara buyruğunu bildirdi “Ey Bulutlar! Resul ile birlikte tesbih edin, üzerine gölge olun ve yakıcı sıcaktan onu koruyun!” dedi.
14.                       Resul, ALLAH’ın rahmetinin üzerine serildiğini görünce gülümsedi ve; “Yakıcı alevin azabından koruyan Rahman’a şükürler olsun. Doğrusu Esirgeyen ALLAH, noksanlıktan münezzehtir.” dedi.
15.                      Hafif esen ve estiğinde hoş bir serinlik veren, tatlı bir rüzgar da bulutlarla birlikte tesbih etti.
16.                      Şüphesiz ALLAH, şefkat sahibi olan, koruyup kollayan ve esirgeyici bulunandır.  
17.                      Yoldan çıkanlara azap geleceği ve azap gelmeden önce mutlaka bir uyarıcı geldiği, sebebi bildirilmiş olarak açıklandı. Kıssalar, masal olarak anlatılmadı. Ancak yine de düşünüp öğüt alan, pek az’dır. 
18.                      Denildi ki  “ALLAH’ın sünnetinde asla bir değişiklik olmaz. Yoldan çıkan, azgınlık eden kavimlere karşı azap gönderiyoruz. Bununla birlikte her toplumun bir eceli vardır. Azap göndermeden önce mutlaka bir uyarıcı gönderiyoruz ki, Bize döndüğünüz de “Bize de bir uyarıcı gönderilseydi” dememeniz için. Biz, zalimlerden değiliz.
19.                       Şimdi inkar edenler, kitap ellerinde duruyorken, ALLAH’ın sünnetinde bir değişiklik olduğunu mu iddia ediyorlar da seni yalanlıyorlar? Hayır, onlar daha azabımı tatmadılar!  Hayır, asıl yalancı olanlar, onlardır! O zalimler, seni değil, ellerinde bulunan kitabın ayetlerini yalanlıyorlar.
20.                      Sen daima Rabbine güvenip dayan, ALLAH’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın. O tehdit edildikleri azap, mutlaka gerçekleşecektir. ALLAH zalim değildir, münezzehtir.
21.                      ALLAH’ın ayetleri, kendisine geldiği zaman gerçeği yalan sayanlar ve O’nun ayetlerini bilerek inkar da yarışanlar seni üzmesin, çünkü onlar inandıktan sonra inkarcı olmuşlardır. Yalanlayanların sonu nasıl oldu bir bak! Azap geldiğinde, hiç zalimlerden başkası mı cezalandırılır? Asıl azap, ahiret azabıdır.
22.                      İnananlara ecirleri tam olarak verilir, onlara bu konu da bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.   
23.                      İnkar edenler, sırf içlerindeki kıskançlıktan ve büyüklük taslamaktan ötürü “Bu da sizin gibi bir insan, üstelik bizden bir üstünlüğünü de göremiyoruz. Biz, onun yalancılardan olduğunu sanıyoruz. Vahiy aramızdan ona mı verildi? Bize de ona verilenin bir benzeri verilmeli değil miydi? ALLAH’ın lütufta bulunduğu kişi de bu mu? ” dediler.
24.                      Hani Rabbin “Adem’e secde edin!” demişti. Hepsi secde etti, iblis etmedi. İblis, cinlerden bir ifritti ve dedi ki “Beni ateş’ten onu çamur’dan yarattın”  İşte böyledir. İnkar edenler, kuşkusuz iblisin peşinden gidenlerdir.
25.                      ALLAH dilediğini seçer. O, seçtikten sonra sizin orada büyüklük taslamağa hakkınız yoktur.
26.                      ALLAH, sizin arzularınıza göre değil, kendi dilediğini seçendir. O, tek bir İlah’tır. O, bilmeyenlerden seçip kendisi yetiştirir, seçtiğine bilmediklerini öğretir. O, ne güzel öğreten ve ne güzel yetiştirendir.
27.                      Ortak koşanlar dediler ki “O şimdi bütün kitapları tek bir kitap mı yaptı? Doğrusu bu, şaşılacak bir iş’tir. Biz bunu son dinde işitmedik. Yürüyün! Kitaplarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen budur. Kur’an, aramızdan ona mı indirildi?” 
28.                      Biz, nice memleketleri refah ve bolluk içinde şımardıkları bir sırada, ansızın gelen bir azapla yakalayıp, kırıp geçirmişizdir.
29.                      Ne dağlara oydukları evler ne büyük saraylar nede sağlam kaleleri, azap gelince kendilerine bir fayda vermedi. Aksine ancak ziyanlarını arttırdı.
30.                      Öyle kimseler vardır ki, azabı gördüklerinde bile iman etmezler. Böylesi için, sen mi üzüleceksin?
31.                      Onlara “Gelin, ALLAH’ın size verdiği nimetlerden O’nun yolunda harcayın. ALLAH’a güzel bir borç verecek olan kimdir?” denildiği zaman, sen onların “ALLAH’ın dileyeceği takdirde doyuracağı kişiyi, biz mi doyuralım?” diyerek, yüz çevirdiklerini görürsün.
32.                      İşte onlar, ALLAH’ın kendisine emanet ettiğiyle sınanmış olan ve emaneti O’na geri vermekte cimrilik eden kimselerdir. Oysaki yerlerde olanlarda, göklerde olanlarda ALLAH’ındır.  Gerçektende insanların çoğu, Rabbine karşı çok nankör ve pek cahildir. Şimdi böylesi için, sen mi üzüleceksin?
33.                      Rüzgarları, yağmurlarının önünde müjdeci olarak gönderen ve mevsimleri dörde bölüp, ilkbaharı da yaz’ın önünde müjdeci gönderen ALLAH’ın şanı çok yücedir.
34.                      Davud’a verilenlerin, Süleyman’a, Yusuf’a, Yunus’a, Hud’a, İbrahim’e verilenlerin ve Yakup’a, Eyyub’a, Nuh’a, Lut’a, Salih’e, Musa’ya ve Meryem oğlu İsa’ya verilenlerin benzerlerini, sana da verdiğimizden kuşkun olmasın. Doğrusu senin Rabbin, geniş lütuf sahibidir. 
35.                      Onlara, Lut’un haberini gerçek olarak anlat, sonra da bırak daldıkları bataklıkta oyalanadursunlar!
36.                      Lut’da gönderilmiş olan Resullerdendi. Kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yanaşan bir kavmi uyarması için, İbrahim’in yanından ayrılıp kendisine bildirdiğimiz bölgeye yerleşti. Onların içinde zaman geçirdi ve kendilerini her fırsatta uyarmaktan çekinmedi.
37.                      Dedi ki “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz?  Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!” Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış.”
38.                      Lut’un gönderildiği o kavim, sönmüş bir volkanın etrafında kendilerine evler yapıp yerleşmişlerdi. ALLAH, volkanın patlamasına yakın bir süre kaldığında – ki O, gaybı çok iyi bilendir- Lut’u uyarması için kendilerine gönderdi.
39.                      Ancak kavmi, Lut’u yalanladı. Onunla tartışmaya girişti ve verdiği mesaj’dan yüz çevirdi. Doğrusu o kavim, ALLAH’ın azabının kendilerini asla yakalayamayacağını zannetmişlerdi.
40.                      Sonunda Melekler, Lut’u ve geri de kalan karısı dışında ailesini kurtarmak üzere yanına geldi. Lut’a buyruk bildirildi “Sabah erkenden aileni de alıp yola çık! Kaçarken arkanıza bakmayın, yalnız karın müstesna, o geride kalanlardan olacak”
41.                      Böylece Lut, sabah erkenden yola koyuldu, derken korkunç bir ses koptu. Volkan faaliyete geçti ve yanardağ patlayıp taşları hızlıca savurdu. Lut’un karısı arkasına baktığı esnada, üzerine pişmiş iri bir taş düştü ve oracıkta can verdi.
42.                      Taşlar, gökyüzünden yağmur gibi o kavmin üzerine serildi ve onlar feci bir şekilde helak edildi.
43.                      Şimdi aynı işi ısrarla yapmaya devam edenler, benzer bir azabın kendilerine de gelip çatmayacağından güvende midirler?
44.                      Salih'in kavmine bir delil ve mucize olarak verdiğimiz dişi devenin bir benzerini, kulumuza da dişi bir köpek olarak verdik.
45.                      Onun katımızdan verildiği iyice belli olsun diye, yerlerde ve göklerde olan birer mucizeyle de ardı sıra destekledik.
46.                       Resul dedi ki "Bu, ALLAH'ın dişi köpeğidir. Bırakın rahat rahat yesin, içsin. Ona bir zarar gelmesin ve ona bir kötülük etmeyin."  Ancak yüz çevirenler çevirmeye devam etti, gerçeği görenler habersizmiş gibi davranmayı seçti ve yalanlayanlar da yalanlamaktan çekinmedi.
47.                       Aralarından zalim olan, köpeğe kötülük etti ve onu gizlice alıp ıssız bir yere terk etti. Yavru bir köpeğin, suçu ve günahı neydi?
48.                      Rabbin dileseydi, o zalim, köpeğe zulmedemezdi. Ancak o köpek, insanlar için gönderilmiş olan bir imtihan vesilesiydi.
49.                      And olsun ki ayetlerimizi açıkça gösterdik de, yine de büyüklük taslamaktan ötürü takındıkları gafil tavırları değişmedi.
50.                      Hani Rabbin, Musa'ya demişti "Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, ayetlerimden yüz çevirteceğim. Onlar bütün mucizeleri görseler yine de inanmazlar; doğru yolu görseler, yol olarak benimsemezler; azgınlık yolunu görseler, hemen onu yol edinirler. Bu, onların mucizelerimizi yalan saymaları ve onlardan habersiz görünmelerinden ileri gelir." Böylece kavminin, haksız yere büyüklük taslamalarından ötürü, haklarındaki azap hükmü hak olarak kesinleşti.
51.                      Sen artık gelecek olan o azabı gözetle, o zaman küçük düşürücü ve rezil edici bir durumda bırakılanlar kimlermiş, mutlaka bilecekler. Uyarılanların ancak uyarıları dikkate almayanların sonu, nasıl oldu bir bak!
52.                      O insan ve cin vesvesecilerinden de ALLAH’a sığın, ALLAH onları kahretsin! Nasıl da inkarcılık için yarışıyorlar! Cehennem’de elem verici azap, onlaradır. Vesveseciler bir yana, o inanmış olanlara ne oluyor ki kafasını kuma sokmuş deve kuşu gibi, kendilerini gizleyip duruyorlar? Onlar bu tavırlarından vazgeçmedikçe, bilsinler ki onlara iyi haber yasaktır!
53.                      Övgü, Kudretine secde ettiren ALLAH’a dır. O, emir verenlerin en hayırlısıdır. 
54.                      Nuh, oğlunu ve karısını, Lut’da karısını ve İbrahim’de babasını, ALLAH’ın azabından koruyup kurtaramamıştır. Bu, sana da insanlara da alınacak çok güzel bir ibrettir.  O, dilediğini doğru yola ulaştırır ve dilediğini de inkar pisliğinde bırakır.
55.                      Şimdi insanların çoğunu, O emrettiği halde, kudretiyle yaratıp seçtiğine itaat etmekten, uymaktan alıkoyan nedir?
56.                      Yeryüzün de gururlananlardan mı oldular yoksa böbürlenenlerden midirler? O gururlanıp böbürlenenleri, Bana bırak! Şüphesiz yeryüzünde nice güçlü kentler vardı ki, hepsinin de altı üstüne getirildi.
57.                      Övgü, bir’e on veren ALLAH’a dır. O, her türlü övgü’ye çok layık olan, övgü, yalnız O övüldüğünde yerini bulan ALLAH’a dır.
58.                      Biz, insanların çoğuna o haberi işaretlerle bildirdik. Neyi bildirdiğimizi, sen nerden bileceksin?
59.                      Rüya gören insan’a, mutlaka yeniden diriltileceklerini işaret ettik. Her birini rüyalarında mutlaka bir kere öldürüp, sonra yeniden dirilttik.
60.                       Öldükleri an gözlerini açtılar ve bir de baktılar ki yaşıyorlar. Bu, sizlere Rabbinizden gelen gerçek bir işarettir. İşte ölümden sonra yeniden diriltilme de, tıpkı böyle bir göz kırpması gibidir.
61.                      And olsun ki ALLAH insan’ı toz ve gaz’dan sonra da topraktan, şekil verilebilir topraktan yaratmıştır.
62.                      ALLAH, şekil verilebilir toprağa şeklini verdi ve onu ekime hazır hale getirdi.
63.                      O, yağmurlar yağdırınca toprak şekil değiştirdi ve çamur haline geldi.
64.                      Çamur haline gelen toprağa, çekirdekler serpiştirildi. Serpiştirilen çekirdekler, çamurun içine yerleşti.
65.                      Çamurun içine çekirdek için gerekli olanlar da, çekirdekle beraber oraya girdi.
66.                      Gerekli olanlar, çamurun içinde çekirdekle beraber karıştırılıp, birleştirildi.  
67.                      ALLAH çekirdeğin toprağını bereketlendirdi ve bir ölçüye göre zenginleştirdi.
68.                      O, çamuru Güneşle pişirdi. Rabbin çamuru Güneşle pişirince, çamur tekrar şekil değiştirdi ve kuru bir toprak haline geldi.
69.                      ALLAH yağmuru da güneşi de, belirli bir ölçüye göre o toprağa indirdi. O, çekirdeği de toprağı da tatlı bir suyla besledi.
70.                      Belirli bir süre geçtiğinde, Rabbin çekirdeği çatlattı ve O’nun izniyle topraktan, ismi Rahim bitkisi olan, ağaca benzeyen ancak tıpkı kavun gibi yerden biten ve meyvesini bir kere veren, bitki çıktı. O, bitkiler çıkarandır.
71.                      Rahim bitkisi, ALLAH’ın ilmiyle yaratılmış ve ana rahmi vazifesini üstlenmiş olan bir bitkiydi.
72.                     O, sperm'i bitkiye toprağından aşıladı. Spermi, bitkinin rahminde nutfe ve embriyo haline getirdi. 
73.                      Embriyo büyüdükçe, bitkinin rahmi de onunla beraber büyüyüp şekillendi.
74.                      Bitki’den sırasıyla yedi kök daha çıkıp toprağa yöneldi. ALLAH böylece onu, toplamda sekiz kök ile toprağa bağlayıp yerleştirdi.
75.                      O, embriyonun ihtiyaçlarını topraktan karşılayıp giderdi. Embriyo, Adem’in şekline girdi ve belirli bir ölçüye gelene kadar gelişti.
76.                      Rabbin, Adem’e, orada şeklini verdi. Onu en güzel biçimde şekillendirdi. And olsun ki o, Adem’in şekline girene kadar, ömürler üzerine ömürler geçti.
77.                      Şekli tamamlanınca, Rahim bitkisi rahminde olan meyvesini çıkartmak için, Rahman’ın izin vermesini bekledi.
78.                      Rahman, hemen meleklerin toplanmasını emretti. Melekler toplanıp bir araya gelince, O, bitkiye izin verdi ve rahim çatlayıp ayrıldı.
79.                       Rahim çatlayıp ayrılınca, Rabbin, gazlardan birleştirip karıştırdığı havayı, Adem’e üfledi. Havanın içinde, Adem’i özgürleştirdi.
80.                      ALLAH, Adem’e gazlardan birleştirip oluşturduğu ve katmanlarla koruduğu ruhundan, havadan üfleyince, melekler hemen toplu halde secde etti. Aralarından iblis, secde edenlerle olmaktan çekindi.
81.                      ALLAH “Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir? Kudretimle yarattığıma secde etmeni engelleyen nedir? Kibirlenmek mi istedin, yoksa yücelerden mi oldun?' dedi.
82.                      İblis dedi ki “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın. Ben kurumuş çamurdan, tabiatı değiştirilmiş özlü bir çamurdan yarattığın insana secde edemem. Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım! ”
83.                      ALLAH buyurdu “Öyle ise çık oradan, çünkü sen kovuldun! Din gününe kadar lanetim senin üzerinedir!”
84.                      İblis: “Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana süre ver” dedi.
85.                      ALLAH: "O halde muhakkak ki sen, malum olan bir vakte kadar süre verilenlerdensin. Git! Onlardan kim sana uyarsa, kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır. Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun. Muhakkak ki Benim kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır." dedi.
86.                       İblis “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim. Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler. Senin izzetine yemin ederim ki, Senin muhlis kulların hariç, onların hepsini azdıracağım.” dedi.
87.                      ALLAH buyurdu " İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum ki mutlaka sen ve sana uyanları cehenneme dolduracağım! İşte bana varan dosdoğru yol budur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur. Muhakkak ki onlara vaad olunan yer Cehennem'dir.“ Şeytan, insan’a aldatmaktan başka ne vaad edebilir? Rabbinizden size indirilen Kur’an’a uyun ve yalnız ALLAH’a kulluk edin!  Şeytan’a uymayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır!
88.                      Adem hakkındaki bilgi, size gerçek olarak gelmiştir. And olsun ki onu, ilk yaratan kadar bilen ve gerçek olarak bildiren yoktur.
89.                      Rahim bitkisi, bitkilerin ana’sıdır. Doğrusu ALLAH geniş ilim sahibidir, O’nun yaratması da yeniden diriltmesi de ancak gerçeğe göredir. O, her türlü yaratmayı çok iyi bilir.
90.                      Övgü, laboratuvarı yerler ve gökler olan, oralarda çeşitli icatlar icat edip yaratan ve sonra da yaratmayı devam ettiren ALLAH’a dır. O, şüphesiz ki en iyi kimyagerdir. Bütün formülleri çok iyi bilir.
91.                      O, nötron yıldızının yaratıcısıdır, azametiyle gökleri titretir. Asla sarsılmaz olan saltanatın tek sahibidir. Hakim’dir.
92.                      O, yüce Arşını meleklere taşıtandır. Arş’ın çevresindeki melekler, gece gündüz O’nu tesbih etmektedirler.
93.                      Ulu olan ALLAH izin vermeden, hiçbir meleği O’na söz söyleyemez. Hiçbir melek, O’nun sözünün önüne geçemez. O’na bir şey arz etmeden önce izin isterler. O, izin verirse arz ederler, vermezse edemezler.
94.                      Yüce Arş’ın sahibi bir işe hükmettiği zaman, sözü ikilenmez. O, her şeyi çok iyi bilir. Melekler ancak O’nun izniyle, hüküm hakkında bilmediklerini sorabilir.
95.                      Ey İnsanlar! Sur’a üfürüldüğü gün, Güneş’in bir balon gibi şişmeye başlayıp, yükünü toplayıp sonra da dışarıya savuracağı gündür. ALLAH’ın hükmü, ancak gerçeğe göredir.
96.                      O günün kesin vaktini, yalnız ALLAH bilebilir. Siz ise ancak zan da bulunabilirsiniz.  O günün vakti, Rabbiniz tarafından çok önceden tayin edilmiş bir süredir. Gerçek, Rabbinizden gelendir.
97.                      O şişmeye başlayınca, sıcaklık artacak ve denizler kaynaştırılacaktır. Gökyüzü kırmızı bir gül gibi olacak ve dağlar da ufalanıp toz haline gelecektir.
98.                      Şüphesiz insan da öldüğünde, toz ve gaz haline gelir.
99.                      Güneş, kırmızı dev’e dönüşürken Dünya ile birlikte kabirdekileri ve etrafındaki sekiz gezegeni de yutacak, yuttuklarını belirli bir ısıya göre karıştırıp harmanlayarak tepkimeye sokacak, sonra da toz ve gaz halinde dışarıya savuracaktır. O, yükünü hazır hale getirip savurduğun da, kuşkusuz kabirdekiler de dışarıya çıkacaktır. Savrulan toz ve gazlar tekrar birleşip yeni bir bulutsu meydana getirir.
100.                And olsun ki ilk yaratılışta olduğunuz gibi, O’na döneceksiniz. Şüphesiz siz, yine bir bulutsunun içinde henüz toz ve gaz halindeydiniz de, ALLAH, sizi tutup yakalamış, sarıp sarmalamış, karıştırıp harmanlamış ve çıkartıp yaymıştı. O, sizi, toz ve gaz’dan, bulunduğunuz hal ve şekillere getirmiştir.   
101.                ALLAH, ilk yaratmaya nasıl başladıysa, yeniden diriltmeye de öyle başlayacaktır.
102.                O, sizi yeni bir yaratılışla yaratıp diriltecektir ki, böylece ölümsüz kılacak ve kiminizi cennet hayatında, kiminizi de cehennem hayatında yaşamaya uygun biçimde, yeni bir yaratılışla yaratacaktır.
103.                “Biz kemik ve toz haline dönüştükten sonra diriltilerek yaratılışın yeni bir aşamasına mı geçeceğiz?” dediler. Şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların: «Biz toprak olduğumuz zaman yeniden mi yaratılacağız?» demeleridir. İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir; işte onlar boyunlarında tasmalar olanlardır. Ve onlar ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacaklardır! Gerçekten de insan’ın “yeniden mi yaratılacağız?” demesi şaşılacak bir iş’tir.
104.                Sana düşen, bildirmektir. Hesap görücü olarak, Rabbin yeterlidir. O, mükafatlandırmak veya cezalandırmak üzere yeniden yaratır.
105.                ALLAH yüce’dir, büyük ve zor işlerin sahibidir. O’na büyük ve zor işleri yapmak ise ağır değildir.
106.                ALLAH yaratmayı sevendir. Her türlü yaratmayı çok iyi bilir.
107.                Cehennemin yedi kapısı, yedi cehennem gezegenidir.
108.                Cennet de Cehennem de, Rabbiniz tarafından toplanıp bir araya getirildiğiniz, o bulutsunun içinde yaratılacaktır.
109.                Cennet ehli, ancak ilim ehlidir. Aklını kullanmayanlar, ALLAH’ın diledikleri müstesna, Cennet’e giremeyecektir.
110.                Cennet ehli, Dünya’da hayır işlerinde yarıştığı gibi, Cennet de ilim ve icat etme işlerinde birbirleriyle yarışacaklardır.
111.                  Göğün kapıları, Cennet halkına açılacak ve onlar icat ettikleriyle, ALLAH’ın evreninde, kendilerine haram kılınmış olandan uzak durmak ve imtihan edilenlerle iletişim kurmamak şartı ile gezip dolaşacaklardır. 
112.                Ölümsüz bir hayatta, icat edecekleri o araçlarla, önce bir gezegenden başka bir gezegene sonra bir yıldız’dan başka bir yıldız’a ve sonra da bir galaksiden başka bir galaksiye gitmenin yöntemini bulacaklardır.
113.                Cennet ehli, salih ve her türlü kötülükten arınmış olan insanlardır. Böylece hem kendi aralarında hem de gezip dolaştıkları yerlerde, zarar verici ve her türlü kötü davranıştan uzak durup çekineceklerdir. Rabbinin, iyi olan ile kötü olanı ayırması boşuna değildir. 
114.                Cehennem halkına ise göğün kapıları asla açılmayacak ve onlar azap dolu cehennem’den, deve iğne deliğinden geçene kadar asla çıkamayacaklardır. Deve’nin iğne deliğinden geçmesi de, olacak iş değildir.
115.                Cennet ehlinin hizmetinde olan etrafa saçılmış inci gibi ölümsüz gençler, Cennet halkının ilimleriyle icat ettikleri robotlar olacaktır.
116.                Cennet ehli, icat ettiklerini üretmek için ihtiyaç duydukları iş gücünü, yorulmayan, daima genç kalan ve ölümsüz olan robotlara yaptıracaktır.
117.                Robotlar, cennet ehlinin hizmetinde olacaklar, cennet ehlinin her dilediğini yerine getirecekler ve onlara güzel konaklar ile büyük saraylar yapacaklardır. 
118.                Cehennem, Dünya’nın iki katı büyüklüğündedir. ALLAH, kötülük ile gelene misliyle ceza verir.
119.                Cennet, Dünya’nın on katı büyüklüğündedir. ALLAH yapılan iyiliğe, işte böyle on katı ile karşılık verir. O, ulu'dur, latif'tir. O, din gününün sahibidir.

120.                And olsun ki o Kur’an’ın verdiği haberler doğrudur. O, Rabbinizden inmedir, gerçektir. Hepinizin Rabbi ise tek bir İlah’tır. O halde Kur’an dışındaki edindiğiniz ilahları terk edin ve yalnız ALLAH’a kulluk edin. Sizin, O’ndan başka tanrınız yoktur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder