Sayfa 10 - HİKMET


HİKMET

Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla;


1-        İlim’de derinleşmemiş olanlar, iç yüzünü kavrayamadıklarını kınarlar.

2-        ALLAH yolunda olanlar, kınayıcının kınamasından korkmazlar. Onlar, yalnız ALLAH’a güvenip dayanırlar.

3-        Rablerine kulluk etmekten geri durmazlar, zekatı verirler ve namazı kılarlar. 

4-        Gönülden boyun eğerler, gece gündüz bağışlanma dilerler, anmaktan gafil kalmazlar ve hesap gününden korkarlar.

5-        İnsanoğlundan iki zümre günahsız kaldılar. Doğuştan akli dengesi yerinde olmayanlar ve henüz erginlik çağına ulaşmamış çocuklar.

6-        “Nebiler ile Resuller, suçsuz ve günahsız kullardır” diyenler yanıldılar.

7-        Nebiler de Resuller de yemek yerler ve su içerler, onlar insandırlar.

8-        İnananların ettiği gibi amel ederler, günahları için bağışlanma dilerler, örtmesi için iyilik ederler, sakınanların sakındığı gibi sakınırlar, her biri kendine has olarak suçludurlar ve hesap’tan gereği gibi korkarlar.

9-        Eğer yeryüzünde gezip dolaşanlar melekler olsalardı, kendilerine melekten Nebiler ve Resuller gönderilirdi. Eğer günahsız olarak kalsalardı, gece gündüz bağışlanma dilemezlerdi ve kusursuz varlıklar olsalardı, hesaba çekilmezlerdi.

10-  ALLAH ilmi geniş olandır. O’nun ilmi, yaptığı işlere gerçek ile yansır ve bazen iyi baktığınız bir şey de kötülük ve kötü baktığınız şey de ise aslında bir iyilik vardır. Size bir misal verildi; Musa ile tarafımızdan rahmet verdiğimiz zat gemiye bindi. Gemiye bindiklerinde Resul hemen gemiyi deldi.

11-  Musa dedi "Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın."

12-  Resul dedi "Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. Peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir kral vardı.'

13-  Kuşkusuz İsa’da Nebi olan Resullerdendi.

14-  ALLAH, İsa’yı hesaba çekti ve dedi ki "Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, «Beni ve anamı, ALLAH'tan başka iki tanrı bilin» diye sen mi söyledin?".

15-  İsa dedi "Seni noksanlıktan tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim Sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben Senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca Sensin. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan ALLAH'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız Sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin. Eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin."

16-  Yunus’da Nebi olan Resullerdendi, hani o, öfkeli bir şekilde Rabbine seslenmişti. Rabbinin azaba güç yetiremeyeceğini zannetti ve görevini terk etti.

17-  Ücretini ödeyerek bir gemiye bindi ve denizde yola koyuldu. Gemi, denizin sakin sularında ilerlediği bir sırada aniden gelen rüzgar ile bir fırtına koptu. Gemiciler korktu ve her biri kendi ilahına yalvarmaya başladı.

18-  O sırada Yunus, geminin ambarında derin bir uykudaydı.

19-   Gemi kaptanı, ambara indi ve Yunus’u uyur vaziyette görünce onu kaldırdı. Yunus’un da diğerleri gibi Rabbine yalvarmasını istedi.

20-  Denizciler, belanın kimin yüzünden geldiğini anlamak için kura çekti ve Yunus’da kaybetti. Yunus kaybedenlerden olunca, gemiciler de onu sorguya çekti. Dediler ki “Söyle bize! Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen? Nereden geldin, nerelisin ve kimlerdensin?

21-  Yunus “İbrani’yim, denizi ve karayı yaratan göklerin TANRI’sı Rabbe taparım” dedi. Yunus, denizcilerin bir kısmına fırtına gelip çatmadığı bir sırada, Rabbinden kaçtığını anlatmıştı ancak fırtına gelip çatıncaya kadar onun söylediklerini kimse dikkate almadı. Fırtına onları her yandan kuşattığı sırada, Yunus’un verdiği bu cevap karşısında denizciler dehşete kapıldı.

22-  Fırtına şiddetini arttırdı ve dalgaları azgınlaştırdı. Yunus’a “Denizin dinmesi için sana ne yapalım?” diye sorduklarında, Yunus’u derin bir pişmanlık kapladı, yaptığının yanlış olduğunu anladı, kendini kınadı sonra da gemide bulunanlara acıdı ve “Beni denize atın, o zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız” diye cevapladı.

23-  Denizciler önce onu atmaktan çekindi ve karaya geri dönmek için küreklere asılıp çaba sarf ettiler. Bunun üzerine fırtına daha da şiddetlendi ve denizciler de Yunus’u kaldırıp denize attı.    

24-  Onu denize attıklarında fırtına geçti ve deniz durulup sakinleşti. Denizde kendisini büyük bir balık yutuverdi.

25-  Yunus, balığın karnında Rabbine yakardı ve O’na tevbe ederek çokça tesbih etti. Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, kınanmış bir şekilde balığın karnında kalacaktı. Ancak Rabbi onu kurtardı ve tevbesini kabul etti.  

26-  Eğer gönderilenler, suçsuz ve günahsız olsalar ve öylece kalsalardı, o halde insan, Rabbine karşı çok zor bir duruma düşerdi.

27-   Kim olursa olsun, insan insan’dır ve bir insan’ın günah işlemeden yaşayıp bir hayat sürmüş olması imkansızdır. Ancak ALLAH merhametli olandır, bağışlayandır.

28-   Seçilene inanmak, seçene inanmaktır. Seçileni inkar etmek, seçeni inkar etmektir. Seçilene edilen saygısızlık, seçene edilmiştir. Seçilene verilen değer, seçene verilmiştir ve seçileni yargılamak da seçeni yargılamak anlamına gelir. Seçen, seçtiğine yapılanı, kendisine yapılmış olarak sayacaktır. Düşünüp öğüt alanlar için şüphesiz bunda bir ibret vardır.

29-      ALLAH’ın yardımı, Kendisine ortak koşmadan kulluk eden kullarınadır. O, şüphesiz yardımı bol olandır. O’nun her işinde mutlaka bir hikmet vardır. O’nun en güzel yardımı, kulunun günahlarını bağışlamasıdır. O, ne güzel yardımcıdır.

30-  ALLAH'ın rahmeti bol, azabı da çetindir. Rahmetini kullarından dilediğine ulaştırır, zalimleri ise rahmetinden uzak kılmıştır.

31-  O, rahmetini ulaştırdığı kullarını, yakıcı alevin azabından kurtarmıştır. O, ne güzel yardımcı, ne güzel kurtarıcıdır.

32-  O, rahmetinden uzak kıldıklarını da temelli kalacakları bir azapta ortak kılmıştır. Rahmeti geniş olduğu kadar azabı da çetin olan ALLAH’ın vereceği ceza, ne elem verici bir azaptır!

33-   O, dilediği kulunu dereceler ile yükseltir ve dilediği kulunu da alçaltır. Dilediği amellerin karşılığını fazlasıyla verir ve dilediğini de boşa çıkarır.

34-  Karşılığını arttırarak vereceği de boşa çıkaracağı da apaçık bir Kur’an’da yazılıdır.

35-   Zina, ALLAH'ın size yasakladığı kötü bir iş’tir ve haram kılınmıştır.

36-   Zina, kişilerin birbirleri ile haram yoldan fuhuş yaparak cinsel ilişki kurmasıdır.

37-  Zina'dan uzak kalmak, günaha girmekten sakınmaktır.

38-  O halde sakının! Çünkü ALLAH, sakınanları sever. Sevgi, insan’ın fıtratında vardır ve onu kalplerinize yerleştiren de, sevgiyi kendine ilke edinmiş olan ALLAH'tır.

39-  İnsan, fıtratı gereği nefis bakımından zayıf yaratılmıştır. Zina’dan korunmak ve sakınmak maksadıyla yaptıklarınız da size bir zorluk yoktur. Alemlerin Rabbi yarattığını bilendir, bağışlayandır.

40-  Helal olan her şey sevap değildir ancak haram olan her şey günah’tır. Helal olanlar, sizi haram olanlardan sakındırır.

41-  Yeryüzünde ALLAH’a ortak koşmaktan sakınmış olanların, yapacakları her iyi ve güzel davranış, kendilerine sevap kazandırır.

42-  İyilikler, kötülükleri giderir. O halde her türlü ortak -koşmaktan sakının, kötülüklerden kaçının, yeryüzünde iyi işler işleyin ve güzel davranışlar sergileyin. Eğer sevaplarınız günahlarınızdan ağır gelirse bilin ki, ALLAH’ın size olan rahmetinin önüne geçebilecek hiç kimse yoktur. O, adil’dir, lütuf sahibidir ve rahmeti çok geniş olandır. O, şüphesiz bağışlayıcıdır, her türlü haksızlıktan uzak’tır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder