ÇAĞRI
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla ;
1- Ateşin bulunduğu yerdekiler de çevresindekiler de
mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi olan ALLAH, eksikliklerden münezzehtir! Ey
Musa! İyi bil ki, Ben, Aziz ve Hakim olan ALLAH’ım!
2- Musa’ya verilenin benzeri sana da verildi.
3- ALLAH, Musa’ya seslendiği gibi sana da seslendi.
4- Hani O, Musa’ya haber alacağı ısı ve ışık saçan bir
ağaçtan seslenmişti.
5- Kuşkusuz sana da bir benzeri olarak, haber alacağın
ısı ve ışık saçan bir ekran’dan seslendi.
6- ALLAH, Musa’ya seslendiğinde, kuşkusuz sen batı da
bulunmuyordun ve o olayı bilenlerden de değildin.
7- Kitap nedir, iman nedir habersizdin.
8- ALLAH dilediğini hidayete erdirir, sen sevdiğini
hidayete erdiremezsin.
9- Şimdi sen, onları inanmaları için zorlayacak mısın?
Sen, onların üzerine bir zorba değilsin.
10- Firavun ve halkına mucizeler olarak gönderilen
tufan, çekirge, haşere ve kanı, düşünüp öğüt alırlar diye senin kavmine de
gönderdik.
11- Bunların dışında yine ayrı ayrı mucizeler olarak,
Marmara’nın rengini turuncuya ve Maraş’ta bir gölün rengini de kırmızıya
çevirdik.
12- Kuşları sürüler halinde tarlalara musallat
ettik ve ekinleri hiç ekilmemiş hale getirdik.
13- Ağaçlara bir hastalık gönderdik ve onları
kurutup kıvılcım değse yanıp tutuşacak birer çıra haline getirdik. Yine de
büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim oldular.
14- Düşünüp öğüt aldıkları, “inandık ve iman ettik”
dedikleri şey kendilerine imtihan etmek üzere hak ile gönderildiğinde, onu
yalanladılar.
15- O inkarcıların inanması sadece atalarını tapar
bulmalarından, çoğunluğa uymalarından kaynaklıdır ve böylece inandıktan sonra
inkarcı oldular.
16- Önceden inkar edenler ile sonradan inkar edenler,
birbirlerinden farksızdır. Bugün yalanlayanlar, önceden yalanlayanların
yalanladığı gibi yalanladılar.
17- Eğer inkar edenlere, melekler gösterilmiş olsa yine
de ALLAH dilemedikçe inanmazlardı. Suçlular asla iflah olmazlar. İnsanlardan çoğu,
zanna uyarlar ve her batılın peşinden koştukça koşarlar.
18- Kuşkusuz sana inanmış olanlar da vardır, inkar
edenler de. Sabret, hesap görücü olarak Rabbin yeterlidir. O halde üzülerek
kendini harap etme. O zalimler “Bize de bir uyarıcı gönderilmiş olsaydı”
diyecek olmasalardı! Sana düşen, bildirmekten ibarettir. Mesajımı bildir ve
kullarımı başlarına gelecek olan o azaba karşı uyar. Şüphesiz o, tarafımdan
takdir edilmiş bir sürede başlarına gelecektir. İnanan kullarım, yalnız Bana
güvenip dayansınlar.
19- Rabbin, kimin yalancı olduğunu, kimin ise gerçeği
getirdiğini çok iyi bilir.
20- Kimin doğru yolda olduğunu, kimin sapkınlardan
olduğunu da bilir.
21- Gerçek olan da doğru olan da apaçık ALLAH’tan
gelendir.
22- Size ayetleri apaçık belli olduktan sonra
tanıdığınız gerçeğe inanıp iman etmekten alıkoyan nedir?
23- Büyüklük mü gösterdiniz yoksa yücelerden misiniz?
24- Şüphesiz ALLAH’tan geldiniz ve mutlaka yine O’na
döneceksiniz.
25- Evet! Siz mutlaka döneceksiniz ve sizi bekleyen
zorlu bir hesaba çekileceksiniz.
26- Sonra ey inkarcılar! Sizden önce giren topluluklar
ile birlikte sizde toplu halde cehennem’e sevk edileceksiniz ve mutlaka oraya
gireceksiniz! Bekleyin, Biz’de sizinle birlikte bekleyenlerdeniz.
27- Şüphesiz ALLAH, yapıp ettiklerinizi bilir, iki kişi
kendi araların da bir şey konuşmuş olmasın, üçüncüleri mutlaka O’dur. O'na ne
yeryüzünde nede gökyüzünde hiçbir şey gizli değildir. Üç kişi kendi aralarında
gizlice bir şey konuşmuş olmasın, dördüncüleri mutlaka O’dur.
28- Eğer O, sizi yardımıyla destekleyecek olursa, size
karşı koyabilecek olan yoktur.
29- Sisi, tıpkı bir örtü gibi denizin üzerine örten ve
gemileri çarpıştırıp batıran sonra da içindekileri denize döken O’dur.
30- Fırtınalar, kasırgalar, hortumlar, tayfunlar ve bir
o kadarı, O’nun emrine amade olmuştur.
31- Hani Rabbiniz, sizlere vaat etmişti “Onlara
ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun gerçek
olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?”
Şimdi siz, bu haberi mi yalanlıyorsunuz?
32- Hani O, size yine vaat etmişti “O, ancak âlemlere
bir öğüt. Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra öğreneceksiniz”
dedi. Şimdi siz, bu haberi mi yalanlıyorsunuz?
33- And olsun ki O, size bir kere daha vaat etmişti,
dedi ki “O söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe
çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını
söyler.” Şimdi siz, bu haberi mi yalanlıyorsunuz? Size ne oluyor, nasıl
çevriliyorsunuz?
34- Gökyüzünde sıra sıra uçan kuşlar, O’na boyun
eğerler. Her biri, O’nu hamd ile tesbih ederler.
35- Melekler de gece gündüz O’nu takdis ederler.
36- İnanmış olanlar, Rablerinden gelecek olan azaba
karşı güvende olmadıklarını bilirler.
37- Onlar, tasavvur ederler. Güneş’i, Ay’ı, Dünya’yı ve
kendilerine verilmiş olanlardan bir o kadarını düşünüp şöyle derler “Rabbimiz,
Sen bunları boşuna yaratmadın. Bizi yakıcı alevin azabından koru ve
günahlarımızı bağışla. Sen, merhametli olanların en hayırlısısın”
38- Övgü, vakit
yaklaştığın da uyarması için ruh’u, kuluna indiren ALLAH’a dır.
39- Saklayıp gizleyen de açıp ortaya çıkaran da
ALLAH’tır.
40- Bağışladığının günahını saklayıp gizler ve
rahmetinden uzak kıldığının günahını da, açıp ortaya çıkartır.
41- Dönüp içinde bulunduğunuz hayata bir bakın, O’nun
yarattıklarına bir bakın, hangisine bakarsanız bakın mutlaka göreceksiniz ki,
hepsi de Yüce ALLAH’ı anmaktadır.
42- Evren, O’nun yazdığı harikulade bir kitap’dır. Bir
bakın, O, ne güzel yazmıştır.
43- Kur’an, O’nun yazdırdığı bir kitap’dır. Bir bakın,
O, ne güzel yazdırmıştır.
44- Çağrılanın uzak bir yerden çağrılıyormuş gibi
çağrıya kulak veremeyeceği gün gelmeden önce, henüz bu çağrıya yakın bir yerde
bulunuyorken, sizi çağırdığı şeye ve bu çağrıcıya kulak verin! Zira ALLAH, sizi
rahmet etmeye ve doğru yola eriştirmeye çağırmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder