RAHİM
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın
adıyla;
1.
Övgü,
çıkartıp yayan, tutup yakalayan, yeryüzü ile gökyüzünü karıştırıp harmanlayan
ve sarıp sarmalayan, alemlerin Rabbi, tek bir İlah olan ALLAH'a dır.
2.
Haber verdikten sonra Ege’yi bir beşik gibi üst
üste sallandıran, ALLAH’ın azameti, yüceler yücesidir. O, yerleri ve gökleri
kudretiyle sıkıp çatlatandır.
3.
Bu, onlara bir uyarıdır. Belki düşünüp öğüt
alırlar. Kuşkusuz bilgeler bilgesi olan ALLAH’ın, her işi geniş bir ilim
üzerinedir. O, plan yapanların da en hayırlısıdır.
4.
Gaybın bilgisi, şüphesiz yalnız ALLAH’a aittir.
O, dileyip seçtiği kullarına ancak kendi dilediği kadarını bildirir. Doğrusu
ALLAH, azabıyla ansızın ve bilmedikleri yerden yakalayandır.
5.
Adem’in
iki çocuğunun haberi sana ulaştı mı? Rabbin, onlara ekip biçebilecekleri geniş
araziler, sığırlar ve koyunlar vermişti. Sonra da verdikleriyle sınamak için, birer
kurban kesmelerini istemişti. O, birinin kurbanını kabul etti ve diğerininkini
de kabul etmedi.
6.
Onlar,
kendilerine bolca hayvan ve geniş araziler verilmiş olan kimselerdi.
7.
Kabul edilen, sahip olduğu hayvanların içinden
en iyisini ve en semizini seçti.
8.
Kurbanı
kabul edilmeyen diğeri ise, sahip olduğu onca hayvanın içinden en kötüsünü ve en
cılızını seçti.
9.
ALLAH,
iyi ve güzel olanı kabul etti, kötü ve pis olanı da kabul etmedi.
10.
Kabul
edilen, kötü olanı kendine, iyi olanı ALLAH’a nispet etti.
11.
Kurbanı
kabul edilmeyen, iyi olanı kendine, kötü olanı ALLAH’a nispet etti. O, her
türlü fenalıktan, kötülükten ve pislikten münezzehtir.
12.
Ağustosun
sıcağında, Resul'ün yoluna, gölge yapması adına, bulutlar küme küme serildi.
13.
O,
bulutlara buyruğunu bildirdi “Ey Bulutlar! Resul ile birlikte tesbih edin,
üzerine gölge olun ve yakıcı sıcaktan onu koruyun!” dedi.
14.
Resul, ALLAH’ın rahmetinin üzerine
serildiğini görünce gülümsedi ve; “Yakıcı alevin azabından koruyan Rahman’a
şükürler olsun. Doğrusu Esirgeyen ALLAH, noksanlıktan münezzehtir.” dedi.
15.
Hafif
esen ve estiğinde hoş bir serinlik veren, tatlı bir rüzgar da bulutlarla
birlikte tesbih etti.
16.
Şüphesiz
ALLAH, şefkat sahibi olan, koruyup kollayan ve esirgeyici bulunandır.
17.
Yoldan çıkanlara azap geleceği ve azap gelmeden
önce mutlaka bir uyarıcı geldiği, sebebi bildirilmiş olarak açıklandı. Kıssalar,
masal olarak anlatılmadı. Ancak yine de düşünüp öğüt alan, pek az’dır.
18.
Denildi ki “ALLAH’ın sünnetinde asla bir değişiklik
olmaz. Yoldan çıkan, azgınlık eden kavimlere karşı azap gönderiyoruz. Bununla
birlikte her toplumun bir eceli vardır. Azap göndermeden önce mutlaka bir
uyarıcı gönderiyoruz ki, Bize döndüğünüz de “Bize de bir uyarıcı gönderilseydi”
dememeniz için. Biz, zalimlerden değiliz.
19.
Şimdi
inkar edenler, kitap ellerinde duruyorken, ALLAH’ın sünnetinde bir değişiklik
olduğunu mu iddia ediyorlar da seni yalanlıyorlar? Hayır, onlar daha azabımı
tatmadılar! Hayır, asıl yalancı olanlar,
onlardır! O zalimler, seni değil, ellerinde bulunan kitabın ayetlerini
yalanlıyorlar.
20.
Sen daima Rabbine güvenip dayan, ALLAH’ın
sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın. O tehdit edildikleri azap, mutlaka
gerçekleşecektir. ALLAH zalim değildir, münezzehtir.
21.
ALLAH’ın ayetleri, kendisine geldiği zaman
gerçeği yalan sayanlar ve O’nun ayetlerini bilerek inkar da yarışanlar seni
üzmesin, çünkü onlar inandıktan sonra inkarcı olmuşlardır. Yalanlayanların sonu
nasıl oldu bir bak! Azap geldiğinde, hiç zalimlerden başkası mı cezalandırılır?
Asıl azap, ahiret azabıdır.
22.
İnananlara ecirleri tam olarak verilir, onlara bu
konu da bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
23.
İnkar edenler, sırf içlerindeki kıskançlıktan ve
büyüklük taslamaktan ötürü “Bu da sizin gibi bir insan, üstelik bizden bir
üstünlüğünü de göremiyoruz. Biz, onun yalancılardan olduğunu sanıyoruz. Vahiy
aramızdan ona mı verildi? Bize de ona verilenin bir benzeri verilmeli değil
miydi? ALLAH’ın lütufta bulunduğu kişi de bu mu? ” dediler.
24.
Hani Rabbin “Adem’e secde edin!” demişti. Hepsi
secde etti, iblis etmedi. İblis, cinlerden bir ifritti ve dedi ki “Beni
ateş’ten onu çamur’dan yarattın” İşte
böyledir. İnkar edenler, kuşkusuz iblisin peşinden gidenlerdir.
25.
ALLAH dilediğini seçer. O, seçtikten sonra sizin
orada büyüklük taslamağa hakkınız yoktur.
26.
ALLAH, sizin arzularınıza göre değil, kendi
dilediğini seçendir. O, tek bir İlah’tır. O, bilmeyenlerden seçip kendisi yetiştirir,
seçtiğine bilmediklerini öğretir. O, ne güzel öğreten ve ne güzel
yetiştirendir.
27.
Ortak koşanlar dediler ki “O şimdi bütün
kitapları tek bir kitap mı yaptı? Doğrusu bu, şaşılacak bir iş’tir. Biz bunu
son dinde işitmedik. Yürüyün! Kitaplarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen
budur. Kur’an, aramızdan ona mı indirildi?”
28.
Biz, nice memleketleri refah ve bolluk içinde
şımardıkları bir sırada, ansızın gelen bir azapla yakalayıp, kırıp
geçirmişizdir.
29.
Ne dağlara oydukları evler ne büyük saraylar nede
sağlam kaleleri, azap gelince kendilerine bir fayda vermedi. Aksine ancak ziyanlarını
arttırdı.
30.
Öyle kimseler vardır ki, azabı gördüklerinde bile
iman etmezler. Böylesi için, sen mi üzüleceksin?
31.
Onlara “Gelin, ALLAH’ın size verdiği nimetlerden
O’nun yolunda harcayın. ALLAH’a güzel bir borç verecek olan kimdir?” denildiği
zaman, sen onların “ALLAH’ın dileyeceği takdirde doyuracağı kişiyi, biz mi
doyuralım?” diyerek, yüz çevirdiklerini görürsün.
32.
İşte onlar, ALLAH’ın kendisine emanet ettiğiyle
sınanmış olan ve emaneti O’na geri vermekte cimrilik eden kimselerdir. Oysaki
yerlerde olanlarda, göklerde olanlarda ALLAH’ındır. Gerçektende insanların çoğu, Rabbine karşı
çok nankör ve pek cahildir. Şimdi böylesi için, sen mi üzüleceksin?
33.
Rüzgarları, yağmurlarının önünde müjdeci olarak
gönderen ve mevsimleri dörde bölüp, ilkbaharı da yaz’ın önünde müjdeci gönderen
ALLAH’ın şanı çok yücedir.
34.
Davud’a verilenlerin, Süleyman’a, Yusuf’a,
Yunus’a, Hud’a, İbrahim’e verilenlerin ve Yakup’a, Eyyub’a, Nuh’a, Lut’a,
Salih’e, Musa’ya ve Meryem oğlu İsa’ya verilenlerin benzerlerini, sana da
verdiğimizden kuşkun olmasın. Doğrusu senin Rabbin, geniş lütuf sahibidir.
35.
Onlara,
Lut’un haberini gerçek olarak anlat, sonra da bırak daldıkları bataklıkta
oyalanadursunlar!
36.
Lut’da
gönderilmiş olan Resullerdendi. Kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yanaşan
bir kavmi uyarması için, İbrahim’in yanından ayrılıp kendisine bildirdiğimiz
bölgeye yerleşti. Onların içinde zaman geçirdi ve kendilerini her fırsatta
uyarmaktan çekinmedi.
37.
Dedi
ki “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir
kavimsiniz!” Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un
ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen
insanlarmış.”
38.
Lut’un
gönderildiği o kavim, sönmüş bir volkanın etrafında kendilerine evler yapıp
yerleşmişlerdi. ALLAH, volkanın patlamasına yakın bir süre kaldığında – ki O,
gaybı çok iyi bilendir- Lut’u uyarması için kendilerine gönderdi.
39.
Ancak
kavmi, Lut’u yalanladı. Onunla tartışmaya girişti ve verdiği mesaj’dan yüz
çevirdi. Doğrusu o kavim, ALLAH’ın azabının kendilerini asla yakalayamayacağını
zannetmişlerdi.
40.
Sonunda
Melekler, Lut’u ve geri de kalan karısı dışında ailesini kurtarmak üzere yanına
geldi. Lut’a buyruk bildirildi “Sabah erkenden aileni de alıp yola çık!
Kaçarken arkanıza bakmayın, yalnız karın müstesna, o geride kalanlardan olacak”
41.
Böylece
Lut, sabah erkenden yola koyuldu, derken korkunç bir ses koptu. Volkan
faaliyete geçti ve yanardağ patlayıp taşları hızlıca savurdu. Lut’un karısı
arkasına baktığı esnada, üzerine pişmiş iri bir taş düştü ve oracıkta can
verdi.
42.
Taşlar,
gökyüzünden yağmur gibi o kavmin üzerine serildi ve onlar feci bir şekilde
helak edildi.
43.
Şimdi
aynı işi ısrarla yapmaya devam edenler, benzer bir azabın kendilerine de gelip
çatmayacağından güvende midirler?
44.
Salih'in
kavmine bir delil ve mucize olarak verdiğimiz dişi devenin bir benzerini,
kulumuza da dişi bir köpek olarak verdik.
45.
Onun
katımızdan verildiği iyice belli olsun diye, yerlerde ve göklerde olan birer
mucizeyle de ardı sıra destekledik.
46. Resul dedi ki "Bu, ALLAH'ın dişi köpeğidir. Bırakın rahat rahat yesin, içsin.
Ona bir zarar gelmesin ve ona bir kötülük etmeyin." Ancak yüz çevirenler çevirmeye devam etti,
gerçeği görenler habersizmiş gibi davranmayı seçti ve yalanlayanlar da
yalanlamaktan çekinmedi.
47.
Aralarından zalim olan, köpeğe kötülük etti ve
onu gizlice alıp ıssız bir yere terk etti. Yavru bir köpeğin, suçu ve günahı
neydi?
48.
Rabbin
dileseydi, o zalim, köpeğe zulmedemezdi. Ancak o köpek, insanlar için
gönderilmiş olan bir imtihan vesilesiydi.
49.
And
olsun ki ayetlerimizi açıkça gösterdik de, yine de büyüklük taslamaktan ötürü
takındıkları gafil tavırları değişmedi.
50.
Hani
Rabbin, Musa'ya demişti "Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları,
ayetlerimden yüz çevirteceğim. Onlar bütün mucizeleri görseler yine de
inanmazlar; doğru yolu görseler, yol olarak benimsemezler; azgınlık yolunu
görseler, hemen onu yol edinirler. Bu, onların mucizelerimizi yalan saymaları
ve onlardan habersiz görünmelerinden ileri gelir." Böylece kavminin,
haksız yere büyüklük taslamalarından ötürü, haklarındaki azap hükmü hak olarak
kesinleşti.
51.
Sen
artık gelecek olan o azabı gözetle, o zaman küçük düşürücü ve rezil edici bir
durumda bırakılanlar kimlermiş, mutlaka bilecekler. Uyarılanların ancak
uyarıları dikkate almayanların sonu, nasıl oldu bir bak!
52.
O
insan ve cin vesvesecilerinden de ALLAH’a sığın, ALLAH onları kahretsin! Nasıl
da inkarcılık için yarışıyorlar! Cehennem’de elem verici azap, onlaradır.
Vesveseciler bir yana, o inanmış olanlara ne oluyor ki kafasını kuma sokmuş
deve kuşu gibi, kendilerini gizleyip duruyorlar? Onlar bu tavırlarından
vazgeçmedikçe, bilsinler ki onlara iyi haber yasaktır!
53.
Övgü,
Kudretine secde ettiren ALLAH’a dır. O, emir verenlerin en hayırlısıdır.
54.
Nuh,
oğlunu ve karısını, Lut’da karısını ve İbrahim’de babasını, ALLAH’ın azabından
koruyup kurtaramamıştır. Bu, sana da insanlara da alınacak çok güzel bir
ibrettir. O, dilediğini doğru yola
ulaştırır ve dilediğini de inkar pisliğinde bırakır.
55.
Şimdi
insanların çoğunu, O emrettiği halde, kudretiyle yaratıp seçtiğine itaat
etmekten, uymaktan alıkoyan nedir?
56.
Yeryüzün
de gururlananlardan mı oldular yoksa böbürlenenlerden midirler? O gururlanıp
böbürlenenleri, Bana bırak! Şüphesiz yeryüzünde nice güçlü kentler vardı ki,
hepsinin de altı üstüne getirildi.
57.
Övgü,
bir’e on veren ALLAH’a dır. O, her türlü övgü’ye çok layık olan, övgü, yalnız O
övüldüğünde yerini bulan ALLAH’a dır.
58.
Biz,
insanların çoğuna o haberi işaretlerle bildirdik. Neyi bildirdiğimizi, sen nerden
bileceksin?
59.
Rüya
gören insan’a, mutlaka yeniden diriltileceklerini işaret ettik. Her birini rüyalarında
mutlaka bir kere öldürüp, sonra yeniden dirilttik.
60.
Öldükleri an gözlerini açtılar ve bir de
baktılar ki yaşıyorlar. Bu, sizlere Rabbinizden gelen gerçek bir işarettir.
İşte ölümden sonra yeniden diriltilme de, tıpkı böyle bir göz kırpması gibidir.
61.
And
olsun ki ALLAH insan’ı toz ve gaz’dan sonra da topraktan, şekil verilebilir
topraktan yaratmıştır.
62.
ALLAH,
şekil verilebilir toprağa şeklini verdi ve onu ekime hazır hale getirdi.
63.
O,
yağmurlar yağdırınca toprak şekil değiştirdi ve çamur haline geldi.
64.
Çamur
haline gelen toprağa, çekirdekler serpiştirildi. Serpiştirilen çekirdekler,
çamurun içine yerleşti.
65.
Çamurun
içine çekirdek için gerekli olanlar da, çekirdekle beraber oraya girdi.
66.
Gerekli
olanlar, çamurun içinde çekirdekle beraber karıştırılıp, birleştirildi.
67.
ALLAH
çekirdeğin toprağını bereketlendirdi ve bir ölçüye göre zenginleştirdi.
68.
O,
çamuru Güneşle pişirdi. Rabbin çamuru Güneşle pişirince, çamur tekrar şekil
değiştirdi ve kuru bir toprak haline geldi.
69.
ALLAH
yağmuru da güneşi de, belirli bir ölçüye göre o toprağa indirdi. O, çekirdeği
de toprağı da tatlı bir suyla besledi.
70.
Belirli
bir süre geçtiğinde, Rabbin çekirdeği çatlattı ve O’nun izniyle topraktan, ismi
Rahim bitkisi olan, ağaca benzeyen ancak tıpkı kavun gibi yerden biten ve meyvesini
bir kere veren, bitki çıktı. O, bitkiler çıkarandır.
71.
Rahim
bitkisi, ALLAH’ın ilmiyle yaratılmış ve ana rahmi vazifesini üstlenmiş olan bir
bitkiydi.
72. O, sperm'i bitkiye toprağından
aşıladı. Spermi, bitkinin rahminde nutfe ve embriyo haline getirdi.
73.
Embriyo
büyüdükçe, bitkinin rahmi de onunla beraber büyüyüp şekillendi.
74.
Bitki’den
sırasıyla yedi kök daha çıkıp toprağa yöneldi. ALLAH böylece onu, toplamda
sekiz kök ile toprağa bağlayıp yerleştirdi.
75.
O,
embriyonun ihtiyaçlarını topraktan karşılayıp giderdi. Embriyo, Adem’in şekline
girdi ve belirli bir ölçüye gelene kadar gelişti.
76.
Rabbin,
Adem’e, orada şeklini verdi. Onu en güzel biçimde şekillendirdi. And olsun ki
o, Adem’in şekline girene kadar, ömürler üzerine ömürler geçti.
77.
Şekli
tamamlanınca, Rahim bitkisi rahminde olan meyvesini çıkartmak için, Rahman’ın
izin vermesini bekledi.
78.
Rahman,
hemen meleklerin toplanmasını emretti. Melekler toplanıp bir araya gelince, O,
bitkiye izin verdi ve rahim çatlayıp ayrıldı.
79.
Rahim çatlayıp ayrılınca, Rabbin, gazlardan
birleştirip karıştırdığı havayı, Adem’e üfledi. Havanın içinde, Adem’i
özgürleştirdi.
80.
ALLAH,
Adem’e gazlardan birleştirip oluşturduğu ve katmanlarla koruduğu ruhundan,
havadan üfleyince, melekler hemen toplu halde secde etti. Aralarından iblis,
secde edenlerle olmaktan çekindi.
81.
ALLAH
“Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir? Kudretimle yarattığıma secde etmeni
engelleyen nedir? Kibirlenmek mi istedin, yoksa yücelerden mi oldun?' dedi.
82.
İblis
dedi ki “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan
yarattın. Ben kurumuş çamurdan, tabiatı değiştirilmiş özlü bir çamurdan
yarattığın insana secde edemem. Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin
ederim ki, eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini
kendime bağlayacağım! ”
83.
ALLAH
buyurdu “Öyle ise çık oradan, çünkü sen kovuldun! Din gününe kadar lanetim
senin üzerinedir!”
84.
İblis:
“Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana süre ver”
dedi.
85.
ALLAH:
"O halde muhakkak ki sen, malum olan bir vakte kadar süre verilenlerdensin.
Git! Onlardan kim sana
uyarsa, kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır. Onlardan
gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları
yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun.
Muhakkak ki Benim kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır."
dedi.
86.
İblis “Rabbim! Beni azdırmana karşılık,
andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim. Onları mutlaka
saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de
hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın
yarattığını değiştirecekler. Senin izzetine yemin ederim ki, Senin muhlis
kulların hariç, onların hepsini azdıracağım.” dedi.
87.
ALLAH
buyurdu " İşte
bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum ki mutlaka sen ve sana uyanları
cehenneme dolduracağım! İşte bana varan dosdoğru yol budur. Azgınlardan sana
uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur. Muhakkak ki onlara vaad olunan yer
Cehennem'dir.“ Şeytan, insan’a aldatmaktan başka ne vaad edebilir? Rabbinizden
size indirilen Kur’an’a uyun ve yalnız ALLAH’a kulluk edin! Şeytan’a uymayın, çünkü o sizin apaçık bir
düşmanınızdır!
88.
Adem
hakkındaki bilgi, size gerçek olarak gelmiştir. And olsun ki onu, ilk yaratan
kadar bilen ve gerçek olarak bildiren yoktur.
89.
Rahim
bitkisi, bitkilerin ana’sıdır. Doğrusu ALLAH geniş ilim sahibidir, O’nun
yaratması da yeniden diriltmesi de ancak gerçeğe göredir. O, her türlü
yaratmayı çok iyi bilir.
90.
Övgü,
laboratuvarı yerler ve gökler olan, oralarda çeşitli icatlar icat edip yaratan
ve sonra da yaratmayı devam ettiren ALLAH’a dır. O, şüphesiz ki en iyi
kimyagerdir. Bütün formülleri çok iyi bilir.
91.
O,
nötron yıldızının yaratıcısıdır, azametiyle gökleri titretir. Asla sarsılmaz
olan saltanatın tek sahibidir. Hakim’dir.
92.
O,
yüce Arşını meleklere taşıtandır. Arş’ın çevresindeki melekler, gece gündüz
O’nu tesbih etmektedirler.
93.
Ulu
olan ALLAH izin vermeden, hiçbir meleği O’na söz söyleyemez. Hiçbir melek,
O’nun sözünün önüne geçemez. O’na bir şey arz etmeden önce izin isterler. O,
izin verirse arz ederler, vermezse edemezler.
94.
Yüce
Arş’ın sahibi bir işe hükmettiği zaman, sözü ikilenmez. O, her şeyi çok iyi
bilir. Melekler ancak O’nun izniyle, hüküm hakkında bilmediklerini sorabilir.
95.
Ey
İnsanlar! Sur’a üfürüldüğü gün, Güneş’in bir balon gibi şişmeye başlayıp,
yükünü toplayıp sonra da dışarıya savuracağı gündür. ALLAH’ın hükmü, ancak
gerçeğe göredir.
96.
O
günün kesin vaktini, yalnız ALLAH bilebilir. Siz ise ancak zan da
bulunabilirsiniz. O günün vakti,
Rabbiniz tarafından çok önceden tayin edilmiş bir süredir. Gerçek, Rabbinizden
gelendir.
97.
O
şişmeye başlayınca, sıcaklık artacak ve denizler kaynaştırılacaktır. Gökyüzü
kırmızı bir gül gibi olacak ve dağlar da ufalanıp toz haline gelecektir.
98.
Şüphesiz
insan da öldüğünde, toz ve gaz haline gelir.
99.
Güneş,
kırmızı dev’e dönüşürken Dünya ile birlikte kabirdekileri ve etrafındaki sekiz
gezegeni de yutacak, yuttuklarını belirli bir ısıya göre karıştırıp
harmanlayarak tepkimeye sokacak, sonra da toz ve gaz halinde dışarıya
savuracaktır. O, yükünü hazır hale getirip savurduğun da, kuşkusuz kabirdekiler
de dışarıya çıkacaktır. Savrulan toz ve gazlar tekrar birleşip yeni bir bulutsu
meydana getirir.
100.
And
olsun ki ilk yaratılışta olduğunuz gibi, O’na döneceksiniz. Şüphesiz siz, yine
bir bulutsunun içinde henüz toz ve gaz halindeydiniz de, ALLAH, sizi tutup
yakalamış, sarıp sarmalamış, karıştırıp harmanlamış ve çıkartıp yaymıştı. O,
sizi, toz ve gaz’dan, bulunduğunuz hal ve şekillere getirmiştir.
101.
ALLAH,
ilk yaratmaya nasıl başladıysa, yeniden diriltmeye de öyle başlayacaktır.
102.
O,
sizi yeni bir yaratılışla yaratıp diriltecektir ki, böylece ölümsüz kılacak ve
kiminizi cennet hayatında, kiminizi de cehennem hayatında yaşamaya uygun
biçimde, yeni bir yaratılışla yaratacaktır.
103.
“Biz
kemik ve toz haline dönüştükten sonra diriltilerek yaratılışın yeni bir
aşamasına mı geçeceğiz?” dediler. Şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların: «Biz
toprak olduğumuz zaman yeniden mi yaratılacağız?» demeleridir. İşte onlar,
Rablerini inkâr edenlerdir; işte onlar boyunlarında tasmalar olanlardır. Ve
onlar ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacaklardır! Gerçekten de insan’ın
“yeniden mi yaratılacağız?” demesi şaşılacak bir iş’tir.
104.
Sana
düşen, bildirmektir. Hesap görücü olarak, Rabbin yeterlidir. O, mükafatlandırmak
veya cezalandırmak üzere yeniden yaratır.
105.
ALLAH
yüce’dir, büyük ve zor işlerin sahibidir. O’na büyük ve zor işleri yapmak ise
ağır değildir.
106.
ALLAH
yaratmayı sevendir. Her türlü yaratmayı çok iyi bilir.
107.
Cehennemin
yedi kapısı, yedi cehennem gezegenidir.
108.
Cennet
de Cehennem de, Rabbiniz tarafından toplanıp bir araya getirildiğiniz, o
bulutsunun içinde yaratılacaktır.
109.
Cennet
ehli, ancak ilim ehlidir. Aklını kullanmayanlar, ALLAH’ın diledikleri müstesna,
Cennet’e giremeyecektir.
110.
Cennet
ehli, Dünya’da hayır işlerinde yarıştığı gibi, Cennet de ilim ve icat etme
işlerinde birbirleriyle yarışacaklardır.
111.
Göğün
kapıları, Cennet halkına açılacak ve onlar icat ettikleriyle, ALLAH’ın
evreninde, kendilerine haram kılınmış olandan uzak durmak ve imtihan
edilenlerle iletişim kurmamak şartı ile gezip dolaşacaklardır.
112.
Ölümsüz
bir hayatta, icat edecekleri o araçlarla, önce bir gezegenden başka bir
gezegene sonra bir yıldız’dan başka bir yıldız’a ve sonra da bir galaksiden
başka bir galaksiye gitmenin yöntemini bulacaklardır.
113.
Cennet
ehli, salih ve her türlü kötülükten arınmış olan insanlardır. Böylece hem kendi
aralarında hem de gezip dolaştıkları yerlerde, zarar verici ve her türlü kötü
davranıştan uzak durup çekineceklerdir. Rabbinin, iyi olan ile kötü olanı
ayırması boşuna değildir.
114.
Cehennem
halkına ise göğün kapıları asla açılmayacak ve onlar azap dolu cehennem’den,
deve iğne deliğinden geçene kadar asla çıkamayacaklardır. Deve’nin iğne
deliğinden geçmesi de, olacak iş değildir.
115.
Cennet
ehlinin hizmetinde olan etrafa saçılmış inci gibi ölümsüz gençler, Cennet
halkının ilimleriyle icat ettikleri robotlar olacaktır.
116.
Cennet
ehli, icat ettiklerini üretmek için ihtiyaç duydukları iş gücünü, yorulmayan,
daima genç kalan ve ölümsüz olan robotlara yaptıracaktır.
117.
Robotlar,
cennet ehlinin hizmetinde olacaklar, cennet ehlinin her dilediğini yerine
getirecekler ve onlara güzel konaklar ile büyük saraylar yapacaklardır.
118.
Cehennem,
Dünya’nın iki katı büyüklüğündedir. ALLAH, kötülük ile gelene misliyle ceza
verir.
119.
Cennet,
Dünya’nın on katı büyüklüğündedir. ALLAH yapılan iyiliğe, işte böyle on katı
ile karşılık verir. O, ulu'dur, latif'tir. O, din gününün sahibidir.
120.
And
olsun ki o Kur’an’ın verdiği haberler doğrudur. O, Rabbinizden inmedir,
gerçektir. Hepinizin Rabbi ise tek bir İlah’tır. O halde Kur’an dışındaki
edindiğiniz ilahları terk edin ve yalnız ALLAH’a kulluk edin. Sizin, O’ndan
başka tanrınız yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder