BEYİN
Rahman
ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla;
1- Aynı suyla topraktan çeşit çeşit bitkiler
çıkartan, renkleri ve tatları farklı sebzeler ile meyveler yaratan, yağmurlar
gönderip size rızık sağlayan, canlıların yaşamını su’ya bağlı kılan ve bütün
canlıları su’dan yaratan ALLAH’tır.
2- Aynı suyla yetişmelerine rağmen, hepsinin
tatları ve renkleri ayrı ayrıdır. Kimisi acı, kimisi tatlıdır, kimisi tuzlu, kimisi
ekşidir.
3- Övgü, insanın beynini yeryüzündeki diğer
canlılardan üstün yaratan, ALLAH’a dır. İnsanlar, O’nun verdiği beyin ile
kendilerine icatlar yapmışlardır.
4- Beyin yaratan ALLAH, gerçekten de geniş
bir ilim sahibidir, her şeyi çok iyi bilir. Yine de İnsan, Rabbine karşı
kullanmaya geldiği zaman, çekincelidir ve pek cahildir.
5- İnkar edenlerden ileri gelenlerin bir
kısmı, tanıdıkları gerçekten yüz çevirdi.
6- Gerçekten inanmış olsalardı,
çevirmezlerdi.
7- Sonunda yapacakları o işi de yaptılar!
ALLAH'ın Resul'üne karşı, şeytan ve tağutla işbirliği içine girip, onu
hastanede rehin tuttular.
8- ALLAH Resul'ü, onları, Rabbine şikayet
etti.
9- O, ağladı, ağladı ve gözyaşları sel olup
aktı.
10- O, Rabbine dua edip yalvardı, günlerce
gecelerce yalvardı.
11- Resul'ün gözyaşları secdesini yıkadı,
yalvarışları semalara ulaştı.
12- Azim olan ALLAH buyurdu “Ey Cibril!
Resul’üme bu yapılan da nedir?”
13- Cibril, boynunu eğdi ve dedi ki “Rabbimiz,
seni tenzih ederiz. Onu çok incittiler, sabretti, sabretti ancak dayanacak gücü
kalmayınca, konuyu Rabbine arz etti. Kuşkusuz ilim ancak senindir, vereceğin
hükmü beklemektedir.”
14- ALLAH buyurdu “İntikam alın! Başlarına bela
sarın ve orayı karıştırın, kalplerine de korku salın! Resul’ümü yalnız
bırakmayın, şüphesiz Bende onunla beraberim.”
15- Emri aldık ve boyunduruk altında
bulundurduğumuz kışkırtıcı cinler için, buyruğu bildirdik.
16- Göğün kapılarını açtık ve kışkırtıcı
cinleri yağmur gibi yağdırdık.
17- Onları serbest bıraktık ve kışkırtmaları,
ortalığı karıştırmaları, kalplere korku salmaları için musallat kıldık.
18- Suçlu millete denildi ki “Yurtlarınızdan az
bir süre daha yararlanın, yakında bileceksiniz.”
19- Resul'ü teselli ettik ve yanından
ayrılmadık. Yükü hafiflesin diye acısını paylaştık, gözyaşlarını sildik.
Resul'ü kurtardık ve güvenli bir yere aldık, yaralarını sardık.
20- Rabbi, ona bir de lütufta bulundu ve
birtakım meşguliyetler ile kendisini meşgul kıldık. And olsun ki o ağlayınca,
melekler de ağladı. Ona yaşadığı acıların dinmesi ve suçluların cezalarını
görmesi için biraz süre tanıdık.
21- Resul'ün acısı dinip, yaraları sarılıp
iyileşmeye başladığı bir sırada ve kimsenin hiç beklemediği bir an gelip
çattığında, korkunç bir ses onları yakaladı! Olması daha önceden takdir edilmiş
olan bela, her yandan kuşatıp kendilerini çepeçevre sardı.
22- Önce bir tarafın sonra da diğer tarafın
kalplerini, büyük bir endişe ve korku kapladı.
23- Sonra ortalık karıştı ve musallat edilenler
etrafa yayıldı, öfkelerin alevleri tutuşturulup yakıldı.
24- İnsanları görseydin, sen, onları çıldırmış
sanırdın. Cinlerin yaktığı alev körüklenmeye başlayınca, kan akmaya başladı.
25- İnsanlar sokaklara akın etmeye başladı ve
kimisi öldü, kimisi ise sağ bırakıldı.
26- Resul'ün bağrından çıkan ahlar her yeri
kapladı.
27- Öyle bir ateş yakıldı ki, öfkeler
dizginlenemez bir hal aldı ve cinler onu körükledikçe daha da arttı.
28- Her iki tarafta zarara uğradı ve yara aldı.
29- Resul, bir süre olup biteni izleyip
gözetledi, sonra secde ile yardıma çağıran bir çağrı işitti.
30- Oda tıpkı İbrahim gibi, yumuşak huylu
kimselerdendi, yüreği kavminin başına gelene elvermedi ve duyduğu bu çağrıya
icabet etti. Ellerini semaya açıp, belanın giderilmesi için Rabbine dua etti ve
bağışlanma diledi.
31- Rabbi de resul'ün ettiği duayı kabul etti.
32- Bela kendilerinden kaldırılıp giderildi ve
cinler toplanıp tutuldukları yere geri çekildi.
33- Onlar toplanıp geri çekildiğinde, insanlar
büyük bir şok ve şaşkınlık içindeydi.
34- Ortalık savaş alanı gibiydi, ne sağlam
kaleleri nede büyük sarayları kendilerine bir fayda vermedi.
35- Başlarına bir bela gelince mi “Bu nerden
geldi” diyorlar?
36- And olsun ki onlara Biz zulmetmedik, ancak
onlar kendi kendilerine zulmettiler. Başlarına gelenler de ancak kendi
elleriyle yapıp ettikleri yüzündendir. Şüphesiz onlar, çok az düşünüp öğüt
alır.
37- Tayyip’i de o gece ALLAH kurtarmıştır.
Tayyip’e bolca mal ve evlat verende, ALLAH’tır.
38- Tayyip de, o gece Rabbine, dini yalnız O’na
has kılarak yakarıp dua etti. Dedi ki “Rabbim, beni ve ailemi koru, bizleri bu
musibetten sağ salim kurtar ve bize yardım et”.
39- Rabbi, onun da duasını kabul etti ve düşünüp
öğüt alması için, kendisini ve ailesini koruyup esirgedi. Zaten ALLAH dualara
çokça icabet eden, çok koruyan ve esirgeyendir.
40- Hamd, esirgeyen, dualara icabet eden
Rabbinedir.
41- İnsanlardan çoğu bir felaket anında dini
yalnız ALLAH’a has kılarak Rabbine yakarır ancak Rabbi kendisini kurtarıp
karaya çıkarınca sanki dini yalnız O’na has kılarak yalvaran kendisi değilmiş
gibi davranır. O halde felaket anında dini yalnız ALLAH’a has kılarak sadece
O’na yalvarıyorsa ve o an sadece Rabbinin kendisini kurtarmaya kadir olduğunu
biliyorsa, başına bir kötülük veya felaket gelmediği zaman da dini yalnız
ALLAH’a has kılarak ibadet etmesi gerekmez mi? Şüphesiz din, sadece
ALLAH’ındır. O’ndan başka İlah yoktur. Umulur ki artık insanlar düşünüp öğüt
alır.
42- Tayyip dedi ki “Ben yalnız kaldım”. Rabbi
onu sahipsiz bulup sahip çıkmadı mı? Fakir bulup zengin etmedi mi? Düşkün bulup
ayağa dikmedi mi? Yoluna yoldaş, yanına sırdaş etmedi mi? O halde bilirse, Biz
ona yeteriz.
43- Bilsin ki Rabbi, onu dosdoğru bir yola
ulaştırmak ve üzerine nimetini, ahiret nimetini tamamlamak istiyor. Artık
kendisine verdiklerimizde Rabbinin rahmetini ve sevgisini arasın, idaresine
verdiğimizi yalnız ALLAH’a has kılsın. ALLAH’tan başka beşerlerin söylediğine
göre değil, yalnız O’nun emirlerine amade kılsın. Din, yalnız ALLAH’ın dinidir.
O halde din’de söz sahibi olan da, sadece Rabbidir.
44- Şüphesiz ki emanetin asıl sahibi ALLAH’tır.
O, ne demişse yalnız O'nun söylediği gibidir. O'nun sözünün üzerine söz söyleme
hakkına, kimse sahip değildir. O, bir ortağı bulunmayan tek ALLAH’tır.
45- Din, yalnız ALLAH’ın dinidir, geri kalanı
uydurmadır. Bir toplum kendini düzeltmedikçe, ALLAH’da o toplumu
düzeltmeyecektir.
46- Bu, ona da, kavmine de ALLAH’tan yapılan
açık bir uyarıdır.
47- Yüz çevirecek olursa da, şüphesiz Rabbin
ganidir, hesap görücü olarak da vekil olarak da yeterlidir.
48- O ki inananların dostu olan, kişiye
kendisinden bile yakın duran, esirgeyip koruyan ve fırtınalı günde dualara
icabet edip tek kurtarıcı olan ALLAH’tır.
49- Şimşeği, bakanların gözlerini alır.
Yıldırımları dilediğine isabet ettirir, dilediğini doğru yola ulaştırır.
50- Yalnız kendisine tevekkül etmiş olana
fazlasıyla yetendir, noksanlıktan münezzehtir. Emaneti dilediğine verir,
dilediği zaman geri alır. Yaptıklarından sorgulanacak değildir, O, her şeyin
mutlak sahibidir.
51- Biz, seni bütün insanlara bir uyarıcı ve
müjdeci olarak gönderdik. İnsanların bilmediklerini de, senin bilmediklerini de
şüphesiz sana Biz vahyettik.
52- Böylece seni de tarafımızdan insanlara
verilmiş aydınlatıcı bir ışık yaptık, ayetlerimizle de ardı sıra destekledik.
53- İnsanların çoğu ahiret hakkında bilgisizdir,
Biz, vahyetmeden önce sende bilgisizdin. Ahiret hakkındaki kesin bilgiyi, sana
her şeyi bilen ALLAH gibi kimse haber veremez.
54- Batıl olan uydurmadır ancak ALLAH gerçeği
bildirir. Gerçek yalnız O’ndan gelendir.
55- Cennet ve Cehennem, tıpkı Dünya gibi
yıldızına belirli bir ölçüye göre, yörünge tayin edilmiş olan gezegenlerdir.
56- Cennette yüzeyine su değmese bile, hasat
veren bereketli topraklar varken, Cehennem ise ne kadar yağış alırsa alsın yine
de kurak olan verimsiz topraklara sahiptir.
57- Cennette tıpkı Dünya gibi temiz ve güzel
rızıklar bolca bulunurken, Cehennem’de yetişen rızıklar, kaktüs ve zakkum
gibidir.
58- Cennette yeni bir yaratılışla yaratılanların
vücutları temiz ve güzel rızıklar yemek için düzenlenmişken, Cehennem de yeni
bir yaratılışla yaratılanların vücutları, kötü ve pis şeyler yemek için
düzenlenmiştir.
59- Bize misal mi getiriyorlar? Asıl ALLAH
onlara misal getirmektedir. Cennettekiler insanların yediği gibi yerken,
Cehennemdekiler hayvanların yediği gibi yiyecektir. Bu, ALLAH’a zor değildir.
60- Cennettekilerin vücutları güzellikler için
yeni bir yaratılışla yaratılmışken, Cehennemdekilerin vücutları sadece acı
çekmek içindir.
61- Cennette iğnesiz bal arıları olacak ve gece
gündüz durmadan, bal yapmak için çalışacaktır. Yuvaları yüksek tepelerde toplu
halde duracak ve kovanlarının altı delik olacaktır. O delikten yaptıkları bal
aşağı akacak ve ırmaklar oluşturacaktır.
62- Cehennem’de yerin derinliklerinden çıkan
sıcak bir su olacak ve oranın halkı o sudan içmek zorunda kalacaklardır, hem de
susamış develerin içtiği gibi içmeye çalışacaklardır.
63- Cennette serin gölgeler ve ılık esen
ferahlatıcı rüzgarlar olacaktır. Cehennem ise dümdüz edilmiştir, yakıcı alevin
azabından sığınacak bir yer olmayacaktır. Yakıcı alev, cehennem’in yüzeyini
kavuran yıldızdır, cehennem halkının derilerini yakıp kavuracaktır. Derileri
yandıkça başka deriler ile değiştirilir, şüphesiz yanan deri hücreleri
yenilenecektir.
64- Cennetin gündüzü de gecesi de aydınlıktır.
Tıpkı Dünya’nın uydusu gibi cennetin de bir uydusu olacaktır ve geceleri, gece
lambası gibi etrafı loş bir ışık ile aydınlatacaktır. Cehennemdekiler ise,
geceleri karanlıklar içinde kalakalmış olarak bırakılacaklardır. Kendilerini
arkalarından izleyen gündüzün, yakıcı alevin battığı yöne doğru kaçmaya
çalışacaklar, her kaçmak istediklerinde tekrar ateşe çevrileceklerdir. Şüphesiz
Cennette, Cehennem’de tıpkı Dünya gibi kendi ekseni etrafında dönmektedir.
65- Cennette hiç yemese bile, devamlı süt veren
inekler olacaktır. Cehennem de ise, serinletici su istediklerinde başlarına
kaynar bir su dökülecektir, şüphesiz cehennem’e yağan yağmurlar, yere düşerken
ısınıp kaynamaktadır.
66- Cennette ipek üreten böcekler, cennet
halkının hizmetinde olacaktır, oranın halkı ipekten giysiler giyecektir.
Cehennem halkının giysileri ise, gece dondurucu bir soğuk, sabah kızgın bir
ateş’tir.
67- Şimdi siz, Rabbinizin nimetlerinden
hangisini yalanlayabilirsiniz?
68- ALLAH’a göre sizi yeniden diriltip, başka
bir yaratılışla yaratmak hiç zor değildir. O’nun ilmi, her şeyi kuşatmıştır.
Yaratması da, yeniden diriltmesi de, gerçeğe göredir.
69- ALLAH’tan bağışlanma dileyin ve çağrısına
uyun ki, O’da sizleri kalınacak güzel ve ebedi olan yerlere yerleştirir. O,
bunu ilk defa yapan değildir. Şüphesiz O, ebedidir.
70- Sizden önce, niceleri gelip geçmiştir ve
sizden sonra niceleri gelip geçecektir. O, dilediği zaman yok eder ve yerinize
başkalarını getirir.
71- ALLAH, sizleri ebedi olan yerlere
yerleştirir ve başka canlılar yaratıp, onları da sizi geçirdiği gibi imtihandan
geçirir. Yarattığı ebedi olan, güzel yerlere yerleştirir. O, devam ettiricidir.
Bu, insanlar için çok büyük bir haber ve müjdedir.
72- Günahları O’ndan başka kim bağışlayabilir?
Hamd, bağışlayıcı olan Rabbinedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder