EMANET
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla;
1. Göğü, tıpkı bir
bina gibi üzerinize tabakalar halinde bina edip düzenleyen, ALLAH’tır.
2. Göğün her
katmanına buyruğunu bildirmiştir. Her katmanı, O’nun buyruğunu yerine getirir.
O, sizin O’na ortak koştuklarınızdan uzaktır, yüce’dir.
3. Bunlar da
öncekiler gibi ancak azabın çabuklaştırılmasını istiyorlar. Azabın vakti, Rabbin tarafından tayin
edilmiştir, ne zaman geleceğini de ancak O bilir.
4. O’nun zamanlaması,
mükemmeldir. Tayin edilen vakit yaklaşınca, uyarıcı gönderir.
5. Hiç
beklemedikleri bir sırada, korkunç bir ses ansızın yakalayıverir. O korkunç ses
yakalayıp iş bitirilince, çevreden çığlık sesleri yükselir ve feryatlar ardı
ardına kopuverir.
6. İşte o zaman denir ki “Bugün boşuna sızlanmayın! Çünkü
siz, iman etmeye çağrılıyor ancak ayetlerimizden haksız yere böbürlenerek yüz
çeviriyordunuz. Zalim topluluk, ALLAH’ın rahmetinden uzak olsun! ”
7. Yeryüzünü yaratıp
düzenlerken, azap göndermeğe elverişli hale getirdik. Her topluluk için, farklı
azaplar tayin ettik. Ağaçları kökünden söken kasırgalar, dondurucu soğuklar,
silip süpüren hortumlar, beşik gibi sallandırıcı depremler, bardaktan
boşalırcasına aralıksız yağan yağmurlar, önüne kattığı her şeyi kendisiyle
beraber sürükleyen azgın sular, boğucu çığlar, kayan topraklar, öfkeli
volkanlar, engin dalgalar, indiği yere mermi gibi çakılan iri kayalar,
gökyüzünden yağan pişirilmiş taşlar ve kavurucu sıcaklar. Hepsi, Rabbinin
emrine amade edilmiştir. “Ol” demesi yeterlidir.
8. Rabbin, dilediğine
buyruğunu bildirir, dilediğini dilediği yöne doğru yönlendirir, dilediğini
erteler, dilediğini hafifletir, dilediğini şiddetlendirir ve dilediğini de
harekete geçirir.
9. Doğrusu Rabbin, en
ince işlere nüfuz edicidir ve sabredicidir. Nüfuz edeceği zamanı çok iyi
bilir. Şimdi siz, O’nun gönderdiğine
karşı aklınız sıra sağlam yapılar edindiniz de güvene mi erdiniz? O,
edindiğiniz yapıları hangi şeyin yerle bir edeceğini de iyi bilir. Dilerse,
başka bir toplumu üzerinize musallat eder ve hem o topluluğun eliyle hem de
kendi ellerinizle size hıncını tattırmaya kadirdir.
10. Şüphesiz ALLAH, önce yumuşak ve iyi davranıp, mühlet
verir. Ne güzel bir tavır ve ne iyi bir Rab!
11. İnsanların çoğu ise, O’nun bu güzel ve iyi tavrına,
nankörlük edip zalimlik göstererek cevap verir. Ne çirkin bir tavır ve ne kötü
bir cevap!
12. And olsun ki
emanet, insan’a verilmiştir. Emanet demek, sorumluluk demektir.
13. Onu kendisine
teklif ettiğimizde, insan onu apaçık kabul etmiştir.
14. Kuşkusuz insan,
kendisinden, yapıp ettiklerinden sorumludur.
15. İnsan, onu
yerleştirip oraya halife tayin ettiğimiz yeryüzünden de sorumludur.
16. Yoksa insan,
Güneşi ve Ay’ı hizmetine vermişken ve Dünya’yı gece gündüz kendisine boyun
eğdirmişken, orada yarattıklarımızın her birinden kendisini üstün meziyet
sahibi etmişken, başıboş olduğunu mu sanıyor?
17. Yoksa o insan, yeryüzünde bir şeye sahip olduğunu mu
sanıyor?
18. And olsun ki
yeryüzündeki her insan, orada ancak bir emanetçidir.
19. Yeryüzünde malca
ve evlatça nice kimseler vardı ki, yığınla servet biriktirmişlerdi.
20. Şimdi sen, onlardan bir eser görebiliyor musun? Her bir
emanetçinin, biriktirip yığdıkları servetleri kendilerinden yok olup gitti.
21. Ey İnsanlar! Dünya hayatındakiler gelip geçicidir, onlar
sizlere sadece Rabbinizin bir emaneti olarak verilmiştir.
22. Asıl sahip olma yeri, kalınacak ahiret yeridir, orası
ebedidir.
23. İnsan, güvenmediği birine malını emanet etmeye çekinir.
24. Ancak Rabbiniz, her birinize güvenmiş ve sahip
olduklarını sizlere emanet etmiştir.
25. O, sahip olduklarından sizleri de sahip edip, ebedi bir
lütufta bulunmadan önce emanet ederek sınamak istemiştir.
26. Yerlerde olanlar da göklerde olanlar da ALLAH’ındır.
Dilediğine emanet eder, dilediğine bağışlar ve dilediğine hesapsız olarak
verir.
27. Ey İman edenler! Rabbinizin emanetlerine hıyanetlik
etmeyin! Yeryüzünde iyi iş işleyin. Rabbinizin size verdiklerine şükredin. Size
verilenlerde, ALLAH’ın rızasını arayın.
ALLAH’a her türlü ortak koşmaktan sakının ve yalnız O’na kulluk edin,
kendinize O’ndan başka ilahlar edinmeyin!
28. O, Hak’tır, Adil’dir. Vereceklerini ebedi olarak
vermeden önce, hak edip etmediğinizi görmek istemiştir.
29. Herkesin ancak hak ettiğini alması için ve verdikleri
karşısında hanginizin daha iyi davranacağını görmek için, önce size biraz
emanet etmiştir.
30. İnsanoğlu kendi arasında, geçici dünya yaşantısında,
diğerlerine göre biraz daha rahat yaşayabilmek adına, yüzlerce zorlu sınavdan
geçer de, Rabbinin vereceği rahat ve keyifli olan ebedi Cennet yaşantısı
karşısında, imtihandan geçirilmesi kendisine ağır mı gelir?
31. Sizin yanınızda olanlar, bitip tükenir. Rabbinizin
yanında olanlar ise asla bitip tükenmeyecektir. O, cömerttir, ganidir.
32. O, böylece
sözleriyle gerçeği açığa çıkarır. O, her türlü batıl işten uzaktır ve ilmi
yaptığı her işi kuşatmıştır. O’nun her işi ise ancak bir ilme ve gerçeğe
göredir.
33. Ey İman eden Kadınlar! Aranızdan örtünmüş olanlar için
örtünmenin ölçüsü, zinetlerinizi kapatacak şekilde örtünmenizdir.
Zinetlerinizi, başınıza, kulaklarınıza, yakalarınıza, bel ve bileklerinize
takarsınız. O halde bu kısımlarınız görünmeyecek şekilde örtünün. Bu, elinizde
yazılı bulunan ALLAH’ın hükümlerindendir.
34. Size ayetlerinin iç yüzünü yine ancak O bildirmektedir.
Umulur ki şükredersiniz. Şüphesiz ALLAH,
sakınanları çok iyi bilir.
35. Eğer bilirseniz örtünmek, mahkumiyet değil
özgürleşmektir. Sizi, ALLAH’a olan takvanızda ki yarışta, bir adım öne geçirir.
Kim mahkumiyet ararsa, and olsun ki Cehennem’dekiler ebedi bir azaba mahkum
edilmiştir. Kim’de özgürlük ararsa bilsin ki, Cennettekiler ebedi olarak
dilediği işler üzerinedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder