MUSA
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla:
1- Bu
sahifeler, her şey’den büyük, yüce, ulu, iyilik ve kerem sahibi olan ALLAH’ın
izniyle indirilen sahifelerdir.
2- Bu,
Kur’an’ın yoluna ulaştıran, haberlerini tasdik edip doğrulayan, insanları O’nun
ayetlerine iman etmeye çağıran ve hikmeti öğreten mübarek sahifelerdir.
3- ALLAH’ın
şanı, çok yücedir. O, ulu’dur, her şeye hakkıyla kadir’dir.
4- İnananlar
müstesna, kalplerinde hastalık bulunanlar, Rabbinin ayetlerinden kuşku
içindedir.
5- Dünya,
temelli kalacağınız yurtlar için seçme ve seçilme yeridir.
6- O, iyi
olanı iyiye ve kötü olanı da kötü’ye varis kılmak istemiştir.
7- İyi olmak
da kötü olmak da sizin tercihinizdir. ALLAH, kullarına kötülük dileyici, zulüm
edici değildir. O, iyilik ve güzellikten yana olan, kullarının da iyilikten ve
güzellikten yana olmasını isteyendir.
8- O, doğru
cevaplarını önceden bildirendir. Merhametlidir, iyilik ve güzellik sahibidir
9- Övgü,
izzet sahibi olan ALLAH’a dır.
10- O, sizleri de
görür ve işitir kılmıştır.
11- Sözlerin en
güzeli, ALLAH’ındır.
12- “Adem ve Havva
birbirine düşmandır” diyenler yanıldılar. Adem Havva’ya ve Havva’da Adem’e
düşman olması için değil, ancak birbirine eş olmaları için yaratılmıştır.
Birbirine düşman olan, Adem ve Havva değil, asıl düşmanları olan şeytan’dır.
13- Kuşkusuz şeytan,
Adem ve Havva’nın, İnsan’ın apaçık bir düşmanıdır.
14- İnsanlar
arasında en çok zarara uğrayanlar, ALLAH’ın sözüne ortak koşanlardır.
15- Kur’an’a ortak
etmek, ALLAH’a ortak etmektir, denk tutmak, ALLAH’a denk tutmaktır.
16- ALLAH kendi
buyruğundan kullarından dilediğine melekleri ruh ile indirir : «Benden başka
hiçbir ilâh olmadığı ve benden korkup sakınmaları hususunda uyarıda bulunun !»
17- Ortak koşmak,
en büyük günah’tır.
18- Bir ömür boyu ortak
koşmadan yapılan amelleri, ömrün son nefesindeki vaktinde bir kere ortak koşmuş
olmak bile, bir ömür boyunca yapılan bütün amelleri sıfırlayıp boşa çıkarır.
İşte bu, en büyük ziyan’dır.
19- Ortak koşanlar,
kendileri ziyana uğradıkları gibi ailelerini de ziyana uğratırlar.
20- Şüphesiz ortak
koşanları da ancak aileleri ziyana uğratmışlardır.
21- Din konusunda
ALLAH’tan başkası anılınca, keyiflenip mutlu olurlar.
22- ALLAH, tek bir
İlah olarak anılıp “Tek Kur’an” deyince, hemen kalplerini bir sıkıntı basar ve
tartışmaya koyulurlar.
23- “ALLAH’ın
indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz atalarımızı tapar bulduğumuz
yola uyarız” deyip hemen uzaklaşırlar.
24- ALLAH’ın
ayetlerine, başkalarının yazdıklarını denk tutarlar, O’na ibadet etmek için
mescit kurarlar sonra da kurdukları mescitlerde O’ndan başkalarını anarlar.
25- ALLAH ile
beraber uydurdukları putlarına taparlar.
26- Kuşkusuz onlar,
ortak koşmadan inanmazlar.
27- Onların çoğu,
ALLAH’ın yoluna değil, ancak atalarını tapar buldukları yola uyarlar.
28- Akıllarını
kullanmazlar, Dünya’ya geldiklerinde ataları neye tapıyorsa, onlar da ancak ona
taparlar.
29- Bir kısmı da,
ALLAH’ın yoluna değil, çoğunluğa uyarlar.
30- Onlar, güya
ALLAH’a oyun etmeye çalışırlar. Çoğunluğa uyarlarsa, çoğunluk yanlış yolda olsa
da, ALLAH’ın çok kişi olduğu için Cehennem’e atmaktan vazgeçeceğini sanırlar.
31- Zalimler için
Cehennem’de yer mi yok? ALLAH’ın hükmü, açık’tır. O, ortak koşulmasını asla
bağışlamayacaktır ve ortak koşanların amellerini boşa çıkarır.
32- Kur’an,
ALLAH’ın indirdiği kitap’dır. O halde hüküm, yalnız Kur’an’ındır.
33- Onlara,
ALLAH’ın Resul ve Nebilerine “Peygamber” demeyi, O’mu emretmiştir? Yoksa onlar,
bunu kendileri mi uydurmuşlardır?
34- Ağarmakta olan
gündüz’e and olsun ki onlar, bunu ancak gerçeği gizlemek için kendileri
uydurmuşlardır.
35- Onlar
istemeseler de, gerçek, ALLAH’ın dilemesiyle ortaya çıkmıştır.
36- Artık dileyen
nankörlük etsin dileyen şükretsin, şüphesiz her gelişin bir dönüşü vardır.
İnsanların dönüşü, alemlerin Rabbine olacaktır.
37- Ortak
koşanlardan bir kısmını gördüğünde, dış görünüşleri hoşuna gider, konuşsalar
sözlerini dinlersin ancak onlar, öğretilmiş kütükler gibidirler.
38- Kur’an üzerinde
düşünüp tasavvur etmezler. Çoğunun Kur’an’dan anladıkları, anlamayarak harf
seslendirmekten ibarettir. Şeytan “Kulağa hoş geliyor” diyerek anlamadan
okumayı onlara güzel göstermiştir. Sanki kendilerine uzak bir yerden
bağırılıyor da duymuyorlar! Düşünüp akıl erdiremezler.
39- Kur’an’ın
dosdoğru yolunun üzerine otururlar ve insanları da ondan, düşünüp öğüt
almaktan, ayetleri üzerinde tasavvur etmekten alıkoymak isterler. Kendileri
düşünüp akıl erdirmedikleri gibi, insanların da kendilerine benzemesini
dilerler.
40- ALLAH’tan başka
dostlar edinirler sonra da “Biz bunlara ancak bizi ALLAH’a yaklaştırsınlar diye
kulluk ediyoruz” derler. ALLAH’ın merhameti yerine, O’ndan başka edindikleri
şefaatçilerinin şefaatlerine güvenmeyi tercih ederler. ALLAH, onlara bir zarar
dileyecek olsa, şefaatçilerinin kendilerini, O’nun elinden kurtarabileceğini
zannederler.
41- Onlar,
şahitlerin şahitliklerini doğru olarak yapacakları günde, sözü tutulur
şefaatçilerinin kim olduğunu mutlaka bilecekler. O vakit, derin bir pişmanlık
duyarlar ama ne fayda, artık pişmanlık duymak için çok uzak bir yerdeler.
42- Ne zaman bir
uyarıcı göndermiş olmayalım ki, oranın varlıklı şımarmış olan ileri gelenleri
ve kibir sahipleri onları hemen yalanlamış olmasın.
43- Hangi topluluk
Resullerini yalanlamış olmasın ki, azabımız onlara hiç beklemedikleri bir
sırada ansızın gelmiş olmasın.
44- Sizin, O’ndan
başka ilahınız yoktur. Artık yalnız tek ALLAH’a kulluk edin. Namazı kılın ve
zekatı verin.
45- Hiçbir bilgi,
O’na gizli değildir. O’na karşı böbürlenerek kendinizce bahaneler üretmeyin ve
lafı eveleyip gevelemeyin! Yanlışınızı kabul edin ve diz çöküp bağışlanma
dileyin!
46- İnsan’a verilen
sorumluluk, Meleklere de verildi.
47- Her bir melek,
sadece kendine verilecek sorumluluğu yerine getirecek şekilde yaratılıp
düzenlendi.
48- ALLAH, emir
verdi, onlarda ne bir adım ileri nede geri durabilecek şekilde itaat etti.
49- O, meleklerden
erkekleri de kızları da var etti. Bununla birlikte ne erkek nede kız olan,
şehvetten tıpkı erginlik çağına ulaşmamış çocuklar gibi uzak olan melekler de
var etti. Ancak sadece kızların O’na isnat edilmesi olacak iş değildi!
50- Hani ALLAH,
İsa’yı da Meryem’e bir emirle göndermişti ve Cibril ona tam bir insan şeklinde
görünüp, sonra da Meryem’e İsa’yı müjdelemişti
51- Meryem,
Cibril’i görünce korkmuş ve “Ben senden
Rabbim olan ALLAH’a sığınıyorum ve ben sakınanlardanım” demişti.
52- Cibril, ona
“Ben sana ALLAH tarafından gönderilecek bir erkek çocuğunu müjdeliyorum”
deyince, Meryem “Ben iffetsizlerden olmadığım ve elime de erkek eli değmediği
halde nasıl çocuğum olabilir?”dedi.
53- Bunun üzerine
Cibril “Bu böyledir, ALLAH, “Ol” der ve oda oluverir” dedi. O, İsa’nın doğumunu
da insanlar için bakanlara bir nur olan, mübarek bir yıldız ile müjdeledi.
54- ALLAH
noksanlıktan münezzehtir, O, her türlü yaratmayı çok iyi bilir. O, nice
gezegenler yaratmıştır ki yıldızına çok yakın mesafe de seyreder ancak yine de
yok olup, kül olup gitmez. O’nun buyurduğundan ne bir adım ileri nede bir adım
geri geçemez.
55- O, nice
canlılar yaratmıştır ki susuzluğa dayanabilir, niceleri vardır ki dondurucu
soğukta yaşayabilir ve niceleri vardır ki kızgın güneşin altında gezip
yürüyebilir. Niceleri vardır ki suda yaşamaya uygun yaratıldığı için karaya
çıkamaz ve niceleri de vardır ki karada yaşamaya uygun yaratıldığı için suya
giremez.
56- Niceleri vardır
ki et yemeye uygun yaratılmıştır ve ot yiyemez. Niceleri vardır ki ot yemeye
uygun yaratılmıştır ve et yiyemez.
57- İşte bunlarda,
Cennet ve Cehennem yaşantısı için akıl sahiplerine alınacak güzel ibretler
vardır. Cennet halkı, iyi ve güzel nimetleri yemeye uygun biçimde
yaratılacaktır. Cehennem halkı ise kötü ve pis olan nimetleri yemeye uygun
biçimde yaratılacaktır. Cehennem halkına iyi ve güzel nimetlerden verilecek
olsa, onları da yiyebilirler ancak Cehennem’de olmayanı nereden bulup da
yiyecekler? Cennette olan iyi ve güzel nimetler de, kuşkusuz onlara haram
kılınmıştır!
58- Nebiler, hüküm
getirici olanlardır. Önceden helal olanların haram kılınması, haram olanların
helal kılınması yahut ibadette olan bir değişiklik ya da inananlara önceden
farz kılınmış olan bir şeyin hükmünün kaldırılması, değiştirilmesi veya daha
önce farz olmayan bir şeyin farz kılınması ancak Nebiler ile gerçekleşir.
59- Övülmüş
Nebilik, Muhammed ile sona ermiştir. Muhammed, ALLAH’ın son Nebisidir.
Kur’an’dan sorumlusunuz ve o Kur’an, size kıyamete kadar geçerlidir.
60- ALLAH’ın
kendisini utandırmayacağı yeniden diriltildiği gün, selam ve esenlik, övülmüş
son Nebi olan Muhammed’in üzerinedir. O, ne güzel Nebi’dir.
61- ALLAH'ın bir
eşi yokken, nasıl çocuğu olabilir? O, eşsiz ve benzersizdir. Kuşkusuz İsa’da,
Nebilerdendir. O, dedi ki “Şüphesiz ben ALLAH’ın kuluyum. Bana kitabı verdi ve
beni Nebi yaptı. Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece
bana namazı ve zekâtı emretti. Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve
size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size
Rabbinizden ayet getirdim. O halde ALLAH'tan korkun, bana da itaat edin.”
62- İsa onlara
apaçık ayetler getirince, onu da yalanlamışlar ve "Sen ancak bir büyücü
veya sihirbazsın" demişlerdi.
63- İsa’ya Dedik ki "Ey İsa! Verdiklerimize
sımsıkı sarıl ve şükredenlerden ol." İsa, gerçekten de çok sabreden ve çok
şükreden biriydi.
64- İsa dedi;
“ALLAH yolunda yardımcılarım kimlerdir?” Havariler “Biz, ALLAH yolunda senin
yardımcılarınız” dediler. Şüphesiz İsa'ya ihanet eden de ancak havarilerin
içinden bir tanesiydi.
65- Biz, gerçeği
İsa’ya vahyetmiştik. İsa, onlarla bir sofrada oturmuş ve ekmeğini bölüp
paylaştığı sırada havarilere “Doğrusu ben bugün, her şeyi bilen ALLAH
tarafından bir haber aldım. İçinizden birinin bana ihanet edeceği vahyolundu”
deyince, havariler kim olduğunu söylemesini istemiş ancak İsa, belki düşünüp
öğüt alır diye söylemekten çekinmişti.
66- Havari, İsa’ya
ihanet etti ve kışkırtıcı gurup halkı ona karşı galeyana getirdi. İsa’yı
valinin huzuruna getirdiler. Valinin karısına, İsa hakkında bir gece
öncesinden, İsa’nın salihlerden olduğuna dair bir rüya gösterildi. Karısı
durumu kocasına anlatınca, vali onun anlattıkları karşısında İsa’yı serbest
bırakmak istedi. Ancak halkın tepkisi, onun bu isteğine karşı geldi ve vali
öfkeli kalabalığa dedi ki “Ben, onu öldürme taraftarı değil, serbest
bırakılmasından yanayım. Ancak bu karar, benim değil sizin kararınızdır. Herkes
bilsin ki, onun ölümünden ben değil, siz sorumlusunuz.”
67- Böylece onlar,
İsa'yı aşağılayarak çarmağa germek istediler ancak ALLAH, İsa'nın böyle bir
duruma düşmesine müsade etmedi.
68- O, İsa’ya şöyle
vahyetti “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına Ben son vereceğim. Seni kendime
yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları
kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca
Banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” Ve
şüphesiz İsa’ya inanıp uymuş olanlar, bugünde olduğu gibi onu inkar edip küfre
sapanlardan üstün hale geldi.
69- İsa'yı
aşağılayarak çarmağa germek isteyenlere ise izin verilmedi ve onlara İsa yerine
bir başkası, İsa gibi gösterildi. Hayır, ALLAH, İsa'nın böyle bir duruma
düşmesine asla izin vermedi. Çok esirgeyen ALLAH, İsa’yı esirgedi.
70- Şüphesiz
İsa'nın uyduğu din de, ancak ALLAH’ı bir tanıyan İbrahim’in uyduğu din'di.
ALLAH’ın kendisini utandırmayacağı yeniden diriltildiği gün, selam ve esenlik,
övülmüş Nebi olan İsa’nın üzerinedir.
71- Kim “Hristiyan
ve Yahudiler içinde asla cennete girecek olan yoktur” diyorsa, bu, boş bir
kuruntudan ibarettir. Şüphesiz Hristiyanlar ve Yahudiler içinde cennete
girecekler olanlar da vardır. Ancak ALLAH katında Hak din, İslam'dır.
72- Hristiyan ve
Yahudiler içinde Cennete girecek olanlar hakkındaki ALLAH’ın hükmü şöyledir;
“ALLAH’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri
katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da
olmayacaklardır” Şüphesiz O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
73- Senin durumun
da, tıpkı İbrahim’in durumu gibidir. Hani oda önce kavminin ortak koştukları
şirk dinini terk etmişti de, Rabbini aramaya başlamıştı. Sonra Rabbin, seni de
tıpkı onun gibi doğru yola eriştirdi, hidayet etti. Hamd, hidayet eden tek ALLAH’a
dır.
74- And olsun ki
kitap ehlinden, “Gerçeği gizlemeyeceksiniz, onu insanlara açıklayacaksınız”
diye kesin bir söz almıştık. Şüphesiz onlar da, Resullüğün devam ettiğini
biliyorlar.
75- Ancak kitap
ehlinin çoğu, sırf kıskançlık, haksız yere böbürlenme ve çekinme yüzünden bile
bile gerçeği gizliyorlar.
76- Ey Kitap ehli!
Niçin bilerek gerçeği gizliyor ve onu insanlara açıklamıyorsunuz?
77- Niçin sözünüzü
tutmuyor ve asıl çekinmeniz gereken Rabbiniz yerine, insanlardan çekinerek
gerçeği bildiğiniz halde gizliyorsunuz? Yoksa Bize döndürülmeyeceğinizi mi
sanıyorsunuz? Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
78- Ey Kitap ehli!
Sözünüzü tutun ve sizden isteneni yerine getirin. Gerçeği bilip durduğunuz halde,
onu insanlardan gizlemeyin.
79- Dünya hayatını,
ahirete tercih etmeyin. Asıl çekinmeniz gereken Rabbinizden çekinin.
80- Şüphesiz dünya
hayatı, az bir yararlanmadır. Dönüşünüz mutlaka Rabbinize olacaktır.
81- Sonra o
gizlediğiniz, insanlara açıklamaktan çekindiğiniz şeyler, boynunuza dolanacak
ve rahmetinize engel olacaktır.
82- Kim de gerçeği
açıklamışsa, şüphesiz o, kendisinden isteneni yapmış ve bu konuda Rabbine olan
sorumluluğu üzerinden kaldırmıştır.
83- İşte bu,
ALLAH’ı hoşnut edecek çok Salih bir davranıştır. O, şefkatini, onların üzerine
yazmıştır.
84- Musa’nın başına
gelenlerin benzerleri, seninde başına geldi ve Musa’ya verilenlerin benzerleri,
sana da verildi.
85- Musa’nın asası,
koyunlarına yaprak silkmek ve destek almak içindir. Senin asan da, bilgisayarı
yönetmek ve yönlendirmek içindir
86- Şüphesiz senin
asan da, Musa’nın asasına bir benzer olarak yılan gibi depreşmektedir.
87- Şimdi Biz o
mucizeyi insanlara gerçek olarak anlatacağız. Kuşkusuz hiçbir Resul, ALLAH’ın
izni olmadıkça bir mucize getiremez. O, buyurduğu zaman da hak ile yerine
getirilir.
88- Resul,
insanları, tek ALLAH’a, tek Kur’an’a çağırırken ortak koşan sihirbazlardan
biriyle karşılaştı.
89- Resul’ün
çağırdığı şeyden dolayı, ortak koşan sihirbazın kalbini derhal bir sıkıntı
bastı.
90- Önce Resul ile
hemen tartışmaya girişti, başa çıkamayacağını anlayınca da konuyu yandaşlarına
taşıdı ve derhal taraftarlarını topladı. Sonra Resul’ü de karşılaşma yerine
çağırdı.
91- Ortak koşan
sihirbazın taraftarları da ancak kendisi gibi ortak koşan sihirbazlardı.
92- Önce
sihirbazlar attı. Attıkları yorumlar, bakanlar için gerçekmiş gibi görünüyordu.
Ancak attıkları yorumlar, uydurulmuş olan bir aldatmacadan başka bir şey
değildi. Aldatmacalar ise apaçık bir sihirdi.
93- Resul, onlara
bir takım öğütler verince, onu da kendileri gibi zannedip ancak bir sihir olduğunu
iddia ettiler ve “kelime oyunu” dediler. Şüphesiz Musa’nın getirdiğine de
“sihir” demişlerdi.
94- Sihirbazlar,
attıkları videolarla insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve
büyük bir sihir gösterdiler.
95- Biz’de Resul’e
dedik ki “Asanı at! Sağ elindekini at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz
yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbazlar ise nereye varsalar kurtuluşa
eremezler.”
96- Resul’de asası
ile Kur’an’ın ayetlerini attı ve bakanlar gördüler ki, Resul’ün attığı onların
attığını yakalayıp yutuyor.
97- Resul’ün
attığı, sihirbazların uydurduklarından üstün geldi. Resul’ün attığı, ALLAH
tarafından gelen gerçekti, ancak onların attıkları, kendileri gibi beşerlerin
uydurmuş olduğu sihirbaz hilesinden başka bir şey değildi.
98- Övgü,
geçmiştekilere verilenlerin benzerlerini vermeye kadir olan ALLAH’a dır. O, her
işe gerçek ile kadir’dir. ALLAH’ın kendilerini utandırmayacağı yeniden
diriltilecekleri gün, selam ve esenlik, övülmüş Nebiler olan İbrahim ve
Musa’nın üzerinedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder